başlamadan önce yazıyı, psikoljimi, tam olarak içinde bulunduğum durumu anlayasın diye şunu bi dinle ama yine de sen bilirsin. ben sessiz sakin yazıyı okur siktirip giderim diyosan da amenna yani bizde teklif var ısrar yok ama sen yine de bi dinle ama dinlesen de keyfin bilir. dinlemeni isterimde ama sen bilirsin takdir edersinki son karar senin.
öcüyle ilgili bi kaç gelişme oldu. onları anlatmak istedim.tamam biliyorum kapatmıştım o konuyu. ya tamam bakma bana öyle. biliyorum kızdın anlıyorum zaten. tamam evet ama cidden. ya çatma kaşlarını napim ya. bok ciğer off. dur da bi anlatayım. cuma günü yüzüne bakmadım. haklısın evet yapmam gerekeni yaptım. vee sonra noldu bil bakalım? öğle yemeği yiyorduk saçaklıyla. bi baktım bu giriyor bi daha sıraya bakmadım ve o gelip benim yanımdaki sandalyenin yanındakine oturdu. biliyorum biraz saçma bi anlatım oldu ama aynen böyleydi durum. yemekhanede o kadar boş yer varken geldi bizim masaya oturdu. bizim masada da benim yan tarafıma hani öyle sonuna falan değil. afiyet olsun dedi ben tepki vermedim. afiyet olmayacaktı çünkü bana zehir olacaktı o yemek. hatta içimden ' hıı sağol hayatımın içine sıçtın piç şimdi de afiyet olsun mu diyordun ben o boku yermiyim lan sen kendini ne zannediyon ooolum sen yola çıkmamışken ben finish çizgisindeydim beaa' dedim. bizim saçaklı 'sana da' dedi. orda baya bi bozuldu. sonra benim yanımdaki peçeteliği alırken 'peçeteyi alıyorum' dedi ben yine bi tepki vermedim o yokmuş gibi davrandım. o anki yüz ifadesini görmek isterdim işte. düşünebiliyor musun ya çocuğa bi böcükmüş gibi davrandım değil yüzüne bakmak konuşmadım bile. haaaaaaayt beee. kendimle nasıl gurur duyuyorum anlatamam. müstahak valla ona. evrimini tamamlayamamış öküz. kara fatma kılıklı köpek. herif asena gibi götü başı ayrı oynuyor.
sonra son ders spor salonuna gittik bu da ordaymış. voleybolcu bu bayağı iyi oynuyor normalde. ama nedense o gün o kadar kötü oynadı ki hoca bile ' öcüü hayırdır oğluum niye kötü oynuyosun bugün' dedi. orda da yüzüne bakmadım ben. hatta onların dönemden bi kaç erkekle konuşup kahkaha attım. fingirdeğin teki oldum 2 dakika içinde. bi ara kafamı çevirdim gülerken. onunla göz göze geldik. valla çocuğu anlayamıyorum anlamak da istemiyorum gerçi. bi hayvanın psikanalizini yaptığım zaman elime bi şey geçmeyecek çünkü..
en son yaptığı hareket tamamen ilgi çekmeye yönelikti. şöyle ki; bizim okulun bahçesine spor salonundan inişin 2 yolu var. 1. yokuşu ineceksin 2. merdivenlerden ineceksin ki merdivenler daha yakın. saçaklı sevgilisiyle barıştı onunla konuşuyordu bende yanlarında duruyordum yokuştaydık. bi baktım spor salonundan bunlar çıkıyor arkadaşlarının hepsi merdivenden indi. öcü yokuştan aşağı inmeye başladı benim yanıma kadar geldi. sonra bahçeye indi. bunu yapmasının bi açıklaması yok gerçekten. sadece kendini göstermeye çalışıyor. valla deli ya. bak şimdi bile gülüyorum ya geldi hoppidi hoppidi yanımdan geçti. bişey de diyemiyor bakamıyor yüzüme. öğlen o kadar terslemişim ki suçlu çocuklar gibi geldi geçti yanımdan. o an tutmak istedim elinden yapışmak istedim köhte dudaklarına "gel yavrum otur kalbimin krallığının başına ama sakın ülkeyi batırma biliyon mu" demek istedim de yapamadım. zaten yapsam büyük ihtimalle müdür+ müdür baş yardımcısı (ki kendisi ingiliz bulldoglarına benziyor ağzımı yüzümü parçalardı yeminlen)+ hocalar ağzımın ortasına teker teker dışkılarını bırakırdı.
şunu anlıyorum bu çocuğa yüz verince götünü dönüyor bana. ben onun yüzüne bakmayınca da götümden düşmüyor. saçma sapan bi ilişkimiz var. nabayım bilemedim ki. çocuk fark etmeden bana karşı ters bi hareket yapıyor ben ona kızıp yüzüne bakmıyorum o neden böyle davrandığımı anlamıyor. sinirleniyor bu sefer o yüzüme bakmıyor. o bakmayınca ben ben üzülüyorum bana yaptığı şeyi unutuveriyorum. sırnaşmaya başlıyorum çocuk tam ona alışmışken yine ters bi şey yapıyor ve yine ne yaptığını bilmiyor.... böyle böyle başa sarıyor işte. ne kadar kızsam da etkileniyorum çocuktan bunu inkar edemiyorum.
kader istemiyor bir araya gelmemizi. vardır allahın bir bildiği deyip kapatıyorum bu konuyu..
18 Kasım 2012 Pazar
15 Kasım 2012 Perşembe
kelimelerimi bile haketmeyen bi insan için cümleler kurmaya çalışmam zaten çok saçmaydı.
bu öcü işi tamamen bitti. artık yapamam ya cidden. midemi bulandırıyor çocuk.
sabah her şey güzeldi. 'günaydın' dedim ben buna. o da karşılık verdi. bi problem yok gibiydi. akışına bırakmıştım artık karşılaşmak için çabalamıyordum. ya da gördüğümde konuşmamak için kendimi tutmuyordum. ilk defa rahattım bugün karşısında. ama gelgörki bu durum fazla uzun sürmedi. 3. teneffüs kantinde gördüm bunu. yemek almış kendine aç hayvan. tam karşıma oturdu. bende mutluyum tabi. hani benim için yaptığını düşünüyorum ya. şu an fark ettim de bugüne kadar ne kadar da polyanna rolü oynamışım ben ne kadar da kandırmışım kendimi. neyse bunu daha sonra konuşuruz. bizim saçaklıya bi şey anlatıyordum bi kaç dakika bakmadım çocuğa. o sırada şen kahkahalar duydum kafayı bi çevirdim. anaam o da ney? pozisyon aynen şöyle: benimki ( nerden benimki oluyorsa lan hiç bi şeyim olamaz o benim haftada bir çıkardığım kakam bile ondan değerli yani ) sandalyede oturmuş bi kız bunun omuzuna kolunu koymuş. bunların karşısında da başka bi kız işveli işveli gülüyor. ben bi sinir oldum anlatamam. kıpkırmızı kesildim resmen. avuciçimi yoluyorum. içimden o kızın kolunu koparıp götüne sokmak, diğer kızın saçlarından tutup ankesörlü telefona kafasını milyon kere çarpmak, öcünün de gözlerini oymak geliyordu. ama yapamadım. işte kıskanmanın en kötü yanı. gidip herife hesap bile soramıyorsun sana ne dese haklı çünkü. anası değilsin bacısı değilsin. hele sevgilisi hiç değilsin. onu daha önce hiç böyle kızlarla samimi halde görmedim. gerçi o kızların ikisi de yavşak ama onun da bu kadar rahat olmaması gerekir. benimde samimi erkek arkadaşlarım var ben onlara götümü başımı ayıra ayıra gülüyor muyum yok. tamamen terbiye meselesi.
neyse ben bi kaç saat kendime gelemedim. ne yapacağımı şaşırdım. bi yerde oturamadım sürekli darlandım falan. öğleni zor ettim valla. gittik yemekhaneye. yemek yiyoruz saçaklıyla ben. o bitirdi tabağındakileri döktü geldi. bende bitirmek üzereyim. ayağıma tekme attı bu. ben anladım tabi öcünün geldiğini ama dönüp bakmadım. hani tavırlıyım ya. benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı bence ( tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış.. ) saçaklı da çocuğu izliyor hani bana bakıyor mu yemek sırasında diye. tam ben dalyan köftemin kalanını ağzıma atmış yerken ' hiiiih oha ' dedi saçaklı. bende o öyle bi ses çıkarınca döndüm otomatikmen.
'bizim okulun yurdunda başka okuldan kızlar kalıyor ya hani bi tane var. şu sarı kafalı bizden küçük.'dedi.
' eee ne olmuş ona?'
" seninki yanındaki çocuğa o kız geçerken 'şu kız varya yengen olur' dedi"
ben hiç bi tepki vermedim, veremedim. ağzımdaki yemek kurudu kurudu elma koçanı gibi tatsız kayış gibi sert oldu. yutamadım bi an. gözümün önünden son 2 ayda yaşadıklarım geçti. bakışmalar gülüşmeler günaydınlar... etraf karardı sonra. her şey soluklaştı. kelimeler anlamını yitirdi. sadece ben kaldım geriye. benden geriye kalansa hiç..
"yine mi kandırıldım" diye sordum kendime. isyan etmedim vardır allahın bi bildiği dedim. kalktım yemeğimi döktüm. okula gittik. boş bi sınıf bulup ağladım çok ağladım. ama sessizce kimseye duyurmadan. benim o halimi görünce saçaklı çok sinirlendi.
" yeter be kızım yeter. ağladığına değmez. biliyorum şu an onun için değil. kendin için ağlıyorsun. ona kızdığından daha çok kızıyorsun kendine. ne yaptım ben diyorsun. daha iki kelimeyi bir araya getiremeyen kızların hepsine yavşak yavşak davranan, kaba saba, biriyle konuşmasını bilmeyen bi hayvan için verdiğin uğraşlara yanıyorsun. ama değmez cidden. bak böyle olması gerekiyormuş senin bunu yaşaman gerekiyormuş. ya bi düşün senle o aynı mısınız? sen bunu bi kez gargamelde yaşadın. demiyo muydun ' hiç bi şeyden konuşamıyorduk paylaşacak bi şey bulamıyorduk' diye. öcü sanki ondan daha mı iyi? bu çocukla ne paylaşabilirdin ne konuşabilirdin? derdini anlattığında seni dinleyip anlayabilir miydi? hiç zannetmiyorum. kendi iç sesine kulak vermeyen işine geldiği gibi davranan bi çocuk bence ne seni dinlerdi ne de anlardı. bunu ondan beklemen bile yanlıştı. bi kendine gel. değerini bil. hayatında illa bi erkek olmak zorunda değil. evet sende haklısın iltifat duymak sevildiğini hissetmek istiyorsun ama bunun için erkekleri amaç haline getirme. annen senin şu halini görse valla üzülürdü benim kızım insan olduğunun farkına varmayan bi beyinsiz için mi böyle ağlıyor diye. son kez söylüyorum kendine gel. bağır çağır ye iç gez gül geç. hayatını erkeklerin varlığına bağlama. birey olduğunun farkına var. mutlu olmak için birine ihtiyacın yok tamam mı?" dedi
"piki" dedim bende. kız haklıydı hemde her kelimesinde. ( onu seviyorum yaa )
sonra biraz ders çalıştık. spor salonuna gittik öcü de ordaymış. biz girdik onlar çıktı. biraz daha oturup kalktık bizde. baktık bunlar girişte duruyor. ben de tam o sırada gülüyordum. bunun yanından geçerken ' herkese layık olduğu değeri vericeksin öküze kravat takmanın alemi yok' dedim. saçaklı da güldü. biz hoplaya zıplaya giderken benim telefon düştü cebimden ve 558 parçaya ayrıldı. telefonun bataryası ekranı kenarları falan hep çamur oldu. ben onları topluyordum ki saçaklı seninki okula gidiyor dedi daha az önce spor salonundaydı allah allah dedi. bende baktım o sırada göz göze geldik sanırım telefonun düştüğünü gördü gülüyordu. okulun önünde kalabalık bi grup vardı onların yanında durdu biraz. aramızda 2 metre falan varken grup okula girmeye başladı bu da arkalarında. bende bakmamaya çalışıyorum telefonu falan temizliyorum. önümdeydi öcü birden döndü. aynı anda sağa geçtik sonra sola sonra o durdu ben direk yanından geçtim hızla. saçaklı " sen geçerken omuzuna dokunacaktı hızla geçtin ya eli havada kaldı sonrada o haline güldü" dedi. biz yukarı çıkmaya devam ettik pencereden gördüm koşarak spor salonuna gidiyordu.
1 niye okula tekrar geldi?
2 hadi geldi sonra ne oldu da birden yolunu değiştirip arkasını döndü benle karşı karşıya gelmek istedi bide istemeden olmuş bi hareket değildi o ya baya hesapladı direk önüme geldi. neden tekrar spor salonuna gitti?
3 bu çocuğun amacı ne?
bence biri bunu parayla tuttu beni delirtmek için. sınanıyor olabilirim. neden bana gülüyor neden bakıyor neden karşıma çıkıyor neden nedeeeeen? ona bakıyorum ve onun bana baktığını görüyorum bunu saçaklı da görüyor. inkar edemiyoruz ama davranışları sürekli bizi yanıltıyor.
bu kez gerçekten bitirdim. gerçek yüzünü gördüm gibi klişe bi cümle kurmak istiyorum. yapcak bi şey yok. okula gitmek istemiyorum. onu görmek, göz göze gelmek, sesini duymak istemiyorum. hatta aynı havayı solumak bile boğuyor beni.
allahıımm onu benden uzak tut nolur ya da mesela yakın tut ama ben onu sürekli bozayım nasılsın dediğinde sana ne deyim mesela. böyle şeyler yapmam için bana zemin hazırla hadi şu kuluna bi yardım ediver yüzüme gülüver noluuuur lütfeeeeen!!!! çünkü böyle yapmazsam rahatlayamicam. bana sadece bi kaç fırsat lazım. o fırsatları yarat allahım ve o anda bana karşı tarafta yıkım etkisi yaratacak cümleler kurmayı nasip et. süphaneke dinimiz amin :)
sabah her şey güzeldi. 'günaydın' dedim ben buna. o da karşılık verdi. bi problem yok gibiydi. akışına bırakmıştım artık karşılaşmak için çabalamıyordum. ya da gördüğümde konuşmamak için kendimi tutmuyordum. ilk defa rahattım bugün karşısında. ama gelgörki bu durum fazla uzun sürmedi. 3. teneffüs kantinde gördüm bunu. yemek almış kendine aç hayvan. tam karşıma oturdu. bende mutluyum tabi. hani benim için yaptığını düşünüyorum ya. şu an fark ettim de bugüne kadar ne kadar da polyanna rolü oynamışım ben ne kadar da kandırmışım kendimi. neyse bunu daha sonra konuşuruz. bizim saçaklıya bi şey anlatıyordum bi kaç dakika bakmadım çocuğa. o sırada şen kahkahalar duydum kafayı bi çevirdim. anaam o da ney? pozisyon aynen şöyle: benimki ( nerden benimki oluyorsa lan hiç bi şeyim olamaz o benim haftada bir çıkardığım kakam bile ondan değerli yani ) sandalyede oturmuş bi kız bunun omuzuna kolunu koymuş. bunların karşısında da başka bi kız işveli işveli gülüyor. ben bi sinir oldum anlatamam. kıpkırmızı kesildim resmen. avuciçimi yoluyorum. içimden o kızın kolunu koparıp götüne sokmak, diğer kızın saçlarından tutup ankesörlü telefona kafasını milyon kere çarpmak, öcünün de gözlerini oymak geliyordu. ama yapamadım. işte kıskanmanın en kötü yanı. gidip herife hesap bile soramıyorsun sana ne dese haklı çünkü. anası değilsin bacısı değilsin. hele sevgilisi hiç değilsin. onu daha önce hiç böyle kızlarla samimi halde görmedim. gerçi o kızların ikisi de yavşak ama onun da bu kadar rahat olmaması gerekir. benimde samimi erkek arkadaşlarım var ben onlara götümü başımı ayıra ayıra gülüyor muyum yok. tamamen terbiye meselesi.
neyse ben bi kaç saat kendime gelemedim. ne yapacağımı şaşırdım. bi yerde oturamadım sürekli darlandım falan. öğleni zor ettim valla. gittik yemekhaneye. yemek yiyoruz saçaklıyla ben. o bitirdi tabağındakileri döktü geldi. bende bitirmek üzereyim. ayağıma tekme attı bu. ben anladım tabi öcünün geldiğini ama dönüp bakmadım. hani tavırlıyım ya. benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı bence ( tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış.. ) saçaklı da çocuğu izliyor hani bana bakıyor mu yemek sırasında diye. tam ben dalyan köftemin kalanını ağzıma atmış yerken ' hiiiih oha ' dedi saçaklı. bende o öyle bi ses çıkarınca döndüm otomatikmen.
'bizim okulun yurdunda başka okuldan kızlar kalıyor ya hani bi tane var. şu sarı kafalı bizden küçük.'dedi.
' eee ne olmuş ona?'
" seninki yanındaki çocuğa o kız geçerken 'şu kız varya yengen olur' dedi"
ben hiç bi tepki vermedim, veremedim. ağzımdaki yemek kurudu kurudu elma koçanı gibi tatsız kayış gibi sert oldu. yutamadım bi an. gözümün önünden son 2 ayda yaşadıklarım geçti. bakışmalar gülüşmeler günaydınlar... etraf karardı sonra. her şey soluklaştı. kelimeler anlamını yitirdi. sadece ben kaldım geriye. benden geriye kalansa hiç..
"yine mi kandırıldım" diye sordum kendime. isyan etmedim vardır allahın bi bildiği dedim. kalktım yemeğimi döktüm. okula gittik. boş bi sınıf bulup ağladım çok ağladım. ama sessizce kimseye duyurmadan. benim o halimi görünce saçaklı çok sinirlendi.
" yeter be kızım yeter. ağladığına değmez. biliyorum şu an onun için değil. kendin için ağlıyorsun. ona kızdığından daha çok kızıyorsun kendine. ne yaptım ben diyorsun. daha iki kelimeyi bir araya getiremeyen kızların hepsine yavşak yavşak davranan, kaba saba, biriyle konuşmasını bilmeyen bi hayvan için verdiğin uğraşlara yanıyorsun. ama değmez cidden. bak böyle olması gerekiyormuş senin bunu yaşaman gerekiyormuş. ya bi düşün senle o aynı mısınız? sen bunu bi kez gargamelde yaşadın. demiyo muydun ' hiç bi şeyden konuşamıyorduk paylaşacak bi şey bulamıyorduk' diye. öcü sanki ondan daha mı iyi? bu çocukla ne paylaşabilirdin ne konuşabilirdin? derdini anlattığında seni dinleyip anlayabilir miydi? hiç zannetmiyorum. kendi iç sesine kulak vermeyen işine geldiği gibi davranan bi çocuk bence ne seni dinlerdi ne de anlardı. bunu ondan beklemen bile yanlıştı. bi kendine gel. değerini bil. hayatında illa bi erkek olmak zorunda değil. evet sende haklısın iltifat duymak sevildiğini hissetmek istiyorsun ama bunun için erkekleri amaç haline getirme. annen senin şu halini görse valla üzülürdü benim kızım insan olduğunun farkına varmayan bi beyinsiz için mi böyle ağlıyor diye. son kez söylüyorum kendine gel. bağır çağır ye iç gez gül geç. hayatını erkeklerin varlığına bağlama. birey olduğunun farkına var. mutlu olmak için birine ihtiyacın yok tamam mı?" dedi
"piki" dedim bende. kız haklıydı hemde her kelimesinde. ( onu seviyorum yaa )
sonra biraz ders çalıştık. spor salonuna gittik öcü de ordaymış. biz girdik onlar çıktı. biraz daha oturup kalktık bizde. baktık bunlar girişte duruyor. ben de tam o sırada gülüyordum. bunun yanından geçerken ' herkese layık olduğu değeri vericeksin öküze kravat takmanın alemi yok' dedim. saçaklı da güldü. biz hoplaya zıplaya giderken benim telefon düştü cebimden ve 558 parçaya ayrıldı. telefonun bataryası ekranı kenarları falan hep çamur oldu. ben onları topluyordum ki saçaklı seninki okula gidiyor dedi daha az önce spor salonundaydı allah allah dedi. bende baktım o sırada göz göze geldik sanırım telefonun düştüğünü gördü gülüyordu. okulun önünde kalabalık bi grup vardı onların yanında durdu biraz. aramızda 2 metre falan varken grup okula girmeye başladı bu da arkalarında. bende bakmamaya çalışıyorum telefonu falan temizliyorum. önümdeydi öcü birden döndü. aynı anda sağa geçtik sonra sola sonra o durdu ben direk yanından geçtim hızla. saçaklı " sen geçerken omuzuna dokunacaktı hızla geçtin ya eli havada kaldı sonrada o haline güldü" dedi. biz yukarı çıkmaya devam ettik pencereden gördüm koşarak spor salonuna gidiyordu.
1 niye okula tekrar geldi?
2 hadi geldi sonra ne oldu da birden yolunu değiştirip arkasını döndü benle karşı karşıya gelmek istedi bide istemeden olmuş bi hareket değildi o ya baya hesapladı direk önüme geldi. neden tekrar spor salonuna gitti?
3 bu çocuğun amacı ne?
bence biri bunu parayla tuttu beni delirtmek için. sınanıyor olabilirim. neden bana gülüyor neden bakıyor neden karşıma çıkıyor neden nedeeeeen? ona bakıyorum ve onun bana baktığını görüyorum bunu saçaklı da görüyor. inkar edemiyoruz ama davranışları sürekli bizi yanıltıyor.
bu kez gerçekten bitirdim. gerçek yüzünü gördüm gibi klişe bi cümle kurmak istiyorum. yapcak bi şey yok. okula gitmek istemiyorum. onu görmek, göz göze gelmek, sesini duymak istemiyorum. hatta aynı havayı solumak bile boğuyor beni.
allahıımm onu benden uzak tut nolur ya da mesela yakın tut ama ben onu sürekli bozayım nasılsın dediğinde sana ne deyim mesela. böyle şeyler yapmam için bana zemin hazırla hadi şu kuluna bi yardım ediver yüzüme gülüver noluuuur lütfeeeeen!!!! çünkü böyle yapmazsam rahatlayamicam. bana sadece bi kaç fırsat lazım. o fırsatları yarat allahım ve o anda bana karşı tarafta yıkım etkisi yaratacak cümleler kurmayı nasip et. süphaneke dinimiz amin :)
12 Kasım 2012 Pazartesi
kendimi daha iyi hissetmediğim konusunda hemfikir miyiz??

bana onunla bakışmamamın iyi geleceğini düşünüyordum ama aksine daha kötü. ona bakamamak gözlerini görememek gülümseyememek o kadar kötü ki. boktan ibaret hissediyorum şu an kendimi.
sabah okula giderken gayet kendimden emindim. bakmayacaktım yüzüne selam falan vermeyecektim hatta ders aralarında koridorda gezmeyi kantine gitmeyi de yasakladım kendime. kararlıydım yani çıkaracaktım onu aklımdan. saçaklıyla lavabodan çıkarken bunu gördüm. o ilk karşılaşma anı var ya en kötüsü o işte. bütün o kararlı duruşum kendime verdiğim sözler hepsi yerle bir oldu. kantine indik sonra.. sırada bi tek öcü vardı. yanına gittim. ben ondan bekledim ' günaydın' demesini. o da benden. öyle bi sessizlik oldu ki o 5 saniyelik zaman diliminde. herkes sustu sanki. kulaklarımda sadece yersiz bir uğultu vardı. ha bide iç seslerim. biri bana hiç susmadan 'hadi günaydın de hadi ne bekliyorsun bak birazdan parasını verip gidicek malkafalı konuşsana lan ağzına sıçiim senin kaç defa bu kadar yakın durdunuz göt yaklaş biraz oğlana kendini göster ihihi mihihi yap kaçıracan oğlanı zaten senden bi halt olmaz sonra da benim aşk hayatım niye bu kadar boktan diyorsun. anasını satayım seni bi çocukla konuşturamıyoz ki günaydın de naber de bi şey yap konuş onunla bak sende istiyorsun çocuğu bal gibi işte dibin düştü ağzının suyunu yut da bi merhaba de görgüsüz mağaradan mı çıktın yaptığın saçmalık gururunu bi kenara bırak hem bi günaydın dedin diye dünya yıkılmaz ya saçmalama hadi hadi laaan laaan lan çocuk parayı uzattı hadi kızaaaam' diyordu. diğeriyse ' asıl selam verirsen saçmalığın allanı yaparsın çocuk sana iki gün önce ne bakıyon gardaş diyerekten baktı şimdi selam verirsen yaptığın yüzsüzlük olmaz mı kedi misin sen ne sırnaşcan şuna hem bu çirkin sen daha iyilerine layıksın bu sevmeye değmez hatta bırak sevmeyi bakmaya bile değmez sana bunları yaşatan çocuk yaptığı şeyden habersiz olamaz dimi sakın selam falan verme yeminle zikerim beynini sonra çok pişman ederim yapmasaydın yapmasaydın der dururum aklının içinde hem bu çocuk seni kolay elde edilen biri olarak nitelendirir seni çantada keklik görür hem senden hoşlanıyorsa bile bugüne kadar tüm adımları sen atmadın mı sen selam verdin sen güldün sen baktın sen konuşmak için çabaladın sen masana davet ettin insan olsaydı anlardı o da sana büyük bir adım atardı hayvan bu hatta hayvan bile değil onlar da anlıyorlar bazı şeyleri şu mahlukata halini hatrını sorsan kaç yazar' diyordu. iç seslerimle meşgul oluyordum ki o da gitti parayı verip. sonra üzüldüm çok üzüldüm niye bilmiyorum ama gerçekten üzüldüm.
kantinde öyle üzgün üzgün oturuyordum ben yanıma filozof geldi o sırada öcü de arkadaşlarıyla karşımızda oturuyordu. biz filozofla otururken arkamdan dolanıp çıktı kantinden. kendini mi göstermeye çalıştı yoksa sadece tesadüf müydü bilmiyorum. zaten sonra da bi daha görmedim onu. öğle arası gördüm bide. normalde hep bana afiyet olsun derdi bu sefer demedi ben onun yüzüne bakmadım oda benim yüzüme bakmadı. bakışmadık hiç değmedi gözlerimiz. ya aslında bu çocuk beni filozoftan kıskanıyor da olabilir çünkü bu ara hep beraber takılıyoruz. bizi hep beraber görüyor. aslında dünyanın en ünlü aşk oyunudur kıskandırma ama öcü de işe yaramıyor sanırım. hatta ters tepiyor. zaten çıkışta da en öne filozofun yanına oturdum son dersler öcü ortada yoktu yurttadır diye. tam okuldan çıkarken kafayı bi çevirdim öcü. o an çok kötüydü ya. o kadar mahzun baktı ki. onu üzmüş olabilir miyim? sanki bakıştığımız günler daha bi güleryüzlüydü daha bi oynaktı. orda burda hoplayıp şebeklik yapıyordu piç. ben o günleri özledim yaa.
ona nasıl davranacağım, bilmiyorum. eğer benden hoşlanmıyorsa davranışlarımı umursamaz zaten. eğer hoşlanıyorsa umursar hemde fazlasıyla. gözlem yapar. ama bizden sevgili olmaz o kadar zıttız ki. kararsızım kafam karışık çocuğu ne şekil davransam bilmiyorum. bi yandan ne kadar az karşılaşırsak ikimiz için de o kadar iyi diyorum diğer yandan onu görmek istiyorum. bana bakmadığında moralim bozuluyor. görmediğimde eksik hissediyorum. bakışlarına alıştım sanırım. hayır bide bakışsak ne olacak ki bunun bi tık üstü yok işte. bunu bilmek acı. eğer bi şey yaşarsak bu ikimizi de yakar sonu kötü olur. ' biz aynı tavla tahtasındaki iki farklı pul gibiyiz. öyle ya birbirimizi kırmadan bu oyunu bitiremeyiz. '
zamana bırakacağım sanırım. belki zamanla da bırakırım....
9 Kasım 2012 Cuma
bazen olmayınca olmuyor işte...
dün dediğim gibi öcünün bugünkü tavırlarını izledim. izlemez olaydım. allahın mendebur suratlısı pöfff...tam bir hayvan çıktı. dünya üzerinde bu kadar kaba bu kadar dengesiz bi insan evladı daha yok. yoktur yani varsa da ben görmedim artı görmek de istemem. allah düşmanımın başına vermesin böylelerini. en baştan anlatıp içimi dökeyim en iyisi ben şu satırlara:
sabah okula gittim çantamı sınıfa koyup kantine indim.o da kantinde arkadaşlarıyla oturuyormuş her sabah yapıyorlar bunu o yüzden nerdeyse emindim orda olduğuna. tam 3 sıra çaprazımda oturuyordu. dikkatle izledim bunu. benim geldiğimi farketmedi telefonla uğraşıyordu. sonra ne zaman dönüp baktıysam telefona gömülü haldeydi. yüzyılın en iyi icatlarından biri oldu benim için çin işkencesinin psikolojik acı çektireni. öküzün trene baktığı gibi baktı en az yarım saat o telefona. ne bakıyon arkadaş, bok mu var? oturup güzel güzel arkadaşlarınla muhabbet etsene, beni farketsene cık yok. anca telefona baksın beyimiz, pardon beygirimiz demeliydim.daha uygun bu ünvan ona. sonra saçaklı geldi kantin kalabalıklaştı biraz. bu yine dönüp bakmıyor. içimden dedim ki ' son kez şansını dene kaybedecek bi şeyin yok bak anasını satiim' demez olaydım keşkem. bakıyordum ona göz göze geldik kafasını eğdi tekrar baktı ama hiç sırıtmıyor. bende çektim bakışlarımı üzerinden. sonra bi kızla atışıyorlardı ayağa kalktı ama baya gürültülü bi şekilde benim de dikkatimi çekti dönüp baktım. gözlerim takılı kalmış biraz uzun bakmışım sanırım ya da ne biliim. o sırada bana döndü. kafasını sağa sola salladı hani bi şey mi var ne bakıyon ayı mı oynuyo sorun ne gardaş der gibi.. bende bi şey yok anlamında salladım ama rezilliğim en büyük utanç kaynağım. arabasına binerken külotu olmadığı için kukusu görünen ünlü kadınlar gibiyim. bana bakıp gülerek ' benle dövüşcekmiş bu haliyle' dedi. açıklama yapar gibi bi halimi vardı yoksa normal miydi şu an hatırlayamıyorum. bana açıklama yapmak istemiş de olabilir ama yok ya cidden kenimi böyle kandırmamalıyım. sonra gitti. gerisinde bıraktığı hayal kırıklığını rezilliği bilmeden gitti. hiç birşey olmamış gibi gitti. ben de o anda bitirdim onu. ' olmayacak iş zorlamamak lazım artık zorla güzellik değil rezillik oluyormuş kabul etmek lazım' dedim. ve bi daha 3 saat sonra indim aşağı. kantinde oturuyordum saçaklıyla benim servisten bi çocuk var yakın arkadaşım olur adı filozof olsun. çünkü aşk konusunda felsefik düşünceleri var :) neyse filozofla bi arkadaşı da gelip oturdular kalkamadık tabi. biz konuşurken filozof bana 'bi şeyin mi var canın sıkkın gibi' dedi bende ' var evet insanlar canımı sıkıyorlar garip garip davranıyorlar' dedim içeri girdi öcü. it çomak mı iyi insan mı bilemedim. bakmadım tabi sesini duydum kafamı kaldırıp o tarafa dönmedim. biz sohbete devam ettik. bi ara saçaklı öcü sana bakıyor dedi bende boşver dedim. sadece bi kez döndüm baktım hakkaten vücudu bize dönüktü. sonra kalktık biz ordan. sınıfa çıktık öğle arasından sonra kaçmayı düşündük.öğlen yemek yedik çantayı alıp çıkıyorduk bu girdi yemekhaneye. biz çıktık okulun bahçesinde hocalardan birini bekliyoruz ki bizi bıraksınlar çarşıya. aradan 5 dk geçti geçmedi bu da çıktı yemekhaneden biz okula doğru yürüdük girişte bi hocayla sohbet ediyorduk. geldi önümden geçti halbuki iki girişi var okulun hatta diğer taraftan girmesi gerekiyordu o tarafa gidecekti çünkü ama benim önümden geçti. anam sonra bi baktım bu da pılını pırtını toplamış çantasını almış bizim yanımıza geldi tek bi kelam yok duruyo öyle mal gibi. ve elinde yine ne var tabiki telefon o telefonu alıp kıçına sokmak istiiyorum. ben onu çarşıya gitcek de bizim gibi araba bekliyor zannettim. ya bana baktığını hissettim gerçekten hissettim. saçaklı da dedi baktı diye sonradan. sonra bu hareketlendi gitti o sırada bizim okuldaki bi amca arabayla durdu saçaklı gidelim onla dedim uyuşuk ıh mıh dedi hadi dedim aldım bunu arabaya doğru gidiyoruz öcü de arkasını döndü bana baktı ' ya biz bincez' dedim niye böyle çocukça saçma sapan bi şey söyledim bilmiyorum o da kapıyı açtı amcaya ' bende araba durdu sandım' dedi sonrada bize 'binin gız' dedi. hayvanoğlu hayvan kaba mahlukat gız ney lan gız ney bacın mıyım ben senin sen kimsin de bana gız diyosun ben o gızı alır senin ağzından sokup başka biyerinden çıkarrım oğlum ne ayaksın sen seni bilerek mi gönderdiler bana sayıyla mı geliyosunuz ya sınanıyor muyum ben nası sinirlendim ama bi hışımla kapıyı açıp bindim taak diye kapattım kapıyı suratına. o da döndü yurda gitti işte böyle.
1. sen sabah niye bana öyle yaptın?
2. madem yurda gidecektin yani iki adımlık yere. niye bizim yanımızda 10 dk bekledin it sincap kılıklı maymun?
3. hadi bekledin baktın ettin. niye gız diyon sen ben sana lan diyo muyum hiç o muhabbetlere giriyor muyum oğlumlu hacılı konuşuyor muyum senlen? belediyeden rica edicem sana bi hitabet bi diksiyon bi şey dersi versinler de öyle çık karşıma. haddini bil sınırını öğren öyle gel. adam ol lan adam. az kibar ol. kaç yaşına gelmişsin kazık kadar herif olmuşsun bi kızla nasıl konuşacağını öğrenemediysen bi git ya hadi canım sen bi zahmet bi gidiver.
şimdi normalde bugün onun tavırlarına göre karar vermem lazımdı ama tavırlarından bi anlam çıkaramıyorum. mehter takımı kadar bile olamıyoruz biz bunla. 1 ileri 4 geri yapıyoruz. çocukta psikolojik anlamda denge sorunu var. bununla olmaz artık daha fazla gidebileceği bi yer yok. artık duygularımla oynayıp kafamı karıştırmasına izin vermicem. BİTTİ. karşısına çıkmam karşılaşırsak yolumu değiştiririm görmezden gelirim bi şey yaparım işte. onun ne hissettiğini bilmiyorum ama o da etkilenmesin benden. açılmamak üzere kapandı bu konu...
( yazıyı yazarken diyordum paylaşiim istedim seninle : http://fizy.com/#s/3y614n )
sabah okula gittim çantamı sınıfa koyup kantine indim.o da kantinde arkadaşlarıyla oturuyormuş her sabah yapıyorlar bunu o yüzden nerdeyse emindim orda olduğuna. tam 3 sıra çaprazımda oturuyordu. dikkatle izledim bunu. benim geldiğimi farketmedi telefonla uğraşıyordu. sonra ne zaman dönüp baktıysam telefona gömülü haldeydi. yüzyılın en iyi icatlarından biri oldu benim için çin işkencesinin psikolojik acı çektireni. öküzün trene baktığı gibi baktı en az yarım saat o telefona. ne bakıyon arkadaş, bok mu var? oturup güzel güzel arkadaşlarınla muhabbet etsene, beni farketsene cık yok. anca telefona baksın beyimiz, pardon beygirimiz demeliydim.daha uygun bu ünvan ona. sonra saçaklı geldi kantin kalabalıklaştı biraz. bu yine dönüp bakmıyor. içimden dedim ki ' son kez şansını dene kaybedecek bi şeyin yok bak anasını satiim' demez olaydım keşkem. bakıyordum ona göz göze geldik kafasını eğdi tekrar baktı ama hiç sırıtmıyor. bende çektim bakışlarımı üzerinden. sonra bi kızla atışıyorlardı ayağa kalktı ama baya gürültülü bi şekilde benim de dikkatimi çekti dönüp baktım. gözlerim takılı kalmış biraz uzun bakmışım sanırım ya da ne biliim. o sırada bana döndü. kafasını sağa sola salladı hani bi şey mi var ne bakıyon ayı mı oynuyo sorun ne gardaş der gibi.. bende bi şey yok anlamında salladım ama rezilliğim en büyük utanç kaynağım. arabasına binerken külotu olmadığı için kukusu görünen ünlü kadınlar gibiyim. bana bakıp gülerek ' benle dövüşcekmiş bu haliyle' dedi. açıklama yapar gibi bi halimi vardı yoksa normal miydi şu an hatırlayamıyorum. bana açıklama yapmak istemiş de olabilir ama yok ya cidden kenimi böyle kandırmamalıyım. sonra gitti. gerisinde bıraktığı hayal kırıklığını rezilliği bilmeden gitti. hiç birşey olmamış gibi gitti. ben de o anda bitirdim onu. ' olmayacak iş zorlamamak lazım artık zorla güzellik değil rezillik oluyormuş kabul etmek lazım' dedim. ve bi daha 3 saat sonra indim aşağı. kantinde oturuyordum saçaklıyla benim servisten bi çocuk var yakın arkadaşım olur adı filozof olsun. çünkü aşk konusunda felsefik düşünceleri var :) neyse filozofla bi arkadaşı da gelip oturdular kalkamadık tabi. biz konuşurken filozof bana 'bi şeyin mi var canın sıkkın gibi' dedi bende ' var evet insanlar canımı sıkıyorlar garip garip davranıyorlar' dedim içeri girdi öcü. it çomak mı iyi insan mı bilemedim. bakmadım tabi sesini duydum kafamı kaldırıp o tarafa dönmedim. biz sohbete devam ettik. bi ara saçaklı öcü sana bakıyor dedi bende boşver dedim. sadece bi kez döndüm baktım hakkaten vücudu bize dönüktü. sonra kalktık biz ordan. sınıfa çıktık öğle arasından sonra kaçmayı düşündük.öğlen yemek yedik çantayı alıp çıkıyorduk bu girdi yemekhaneye. biz çıktık okulun bahçesinde hocalardan birini bekliyoruz ki bizi bıraksınlar çarşıya. aradan 5 dk geçti geçmedi bu da çıktı yemekhaneden biz okula doğru yürüdük girişte bi hocayla sohbet ediyorduk. geldi önümden geçti halbuki iki girişi var okulun hatta diğer taraftan girmesi gerekiyordu o tarafa gidecekti çünkü ama benim önümden geçti. anam sonra bi baktım bu da pılını pırtını toplamış çantasını almış bizim yanımıza geldi tek bi kelam yok duruyo öyle mal gibi. ve elinde yine ne var tabiki telefon o telefonu alıp kıçına sokmak istiiyorum. ben onu çarşıya gitcek de bizim gibi araba bekliyor zannettim. ya bana baktığını hissettim gerçekten hissettim. saçaklı da dedi baktı diye sonradan. sonra bu hareketlendi gitti o sırada bizim okuldaki bi amca arabayla durdu saçaklı gidelim onla dedim uyuşuk ıh mıh dedi hadi dedim aldım bunu arabaya doğru gidiyoruz öcü de arkasını döndü bana baktı ' ya biz bincez' dedim niye böyle çocukça saçma sapan bi şey söyledim bilmiyorum o da kapıyı açtı amcaya ' bende araba durdu sandım' dedi sonrada bize 'binin gız' dedi. hayvanoğlu hayvan kaba mahlukat gız ney lan gız ney bacın mıyım ben senin sen kimsin de bana gız diyosun ben o gızı alır senin ağzından sokup başka biyerinden çıkarrım oğlum ne ayaksın sen seni bilerek mi gönderdiler bana sayıyla mı geliyosunuz ya sınanıyor muyum ben nası sinirlendim ama bi hışımla kapıyı açıp bindim taak diye kapattım kapıyı suratına. o da döndü yurda gitti işte böyle.
1. sen sabah niye bana öyle yaptın?
2. madem yurda gidecektin yani iki adımlık yere. niye bizim yanımızda 10 dk bekledin it sincap kılıklı maymun?
3. hadi bekledin baktın ettin. niye gız diyon sen ben sana lan diyo muyum hiç o muhabbetlere giriyor muyum oğlumlu hacılı konuşuyor muyum senlen? belediyeden rica edicem sana bi hitabet bi diksiyon bi şey dersi versinler de öyle çık karşıma. haddini bil sınırını öğren öyle gel. adam ol lan adam. az kibar ol. kaç yaşına gelmişsin kazık kadar herif olmuşsun bi kızla nasıl konuşacağını öğrenemediysen bi git ya hadi canım sen bi zahmet bi gidiver.
şimdi normalde bugün onun tavırlarına göre karar vermem lazımdı ama tavırlarından bi anlam çıkaramıyorum. mehter takımı kadar bile olamıyoruz biz bunla. 1 ileri 4 geri yapıyoruz. çocukta psikolojik anlamda denge sorunu var. bununla olmaz artık daha fazla gidebileceği bi yer yok. artık duygularımla oynayıp kafamı karıştırmasına izin vermicem. BİTTİ. karşısına çıkmam karşılaşırsak yolumu değiştiririm görmezden gelirim bi şey yaparım işte. onun ne hissettiğini bilmiyorum ama o da etkilenmesin benden. açılmamak üzere kapandı bu konu...
( yazıyı yazarken diyordum paylaşiim istedim seninle : http://fizy.com/#s/3y614n )
8 Kasım 2012 Perşembe
aç kapıyı gir içeri, gönlüm bekliyor seni
yazıya uygun diye : http://fizy.com/#s/1k4fb0
sıkıldım sanırım artık yalnızlıktan. tamam bi aralar gayet iyiydi hesap vermeden gezmeler tozlamalar telefonla uğraşmamalar yeni arkadaşlar yeni ortamlar.... ama artık garip hissediyorum ya öksüz gibi. bi de hiç kimseyi etkileyemiyorum ya. yok arkadaş işte bende çekiciliğin 'ç'si bile yok. karşımdaki erkeği etkilemeyi bi kenara bırak, ben odadaki erkek sineği bile etkileyemiyorum. abartmıyorum çok ciddiyim. bazılarında doğuştan bu yetenek var; gülüşleriyle bakışlarıyla avuçlarının içine alıveriyorlar erkekleri. nasıl yapıyorlar bilmiyorum ama sihirliyorlar erkekleri hatta kısa süreli falan da değil yani o adamlar uzuuuunca bi süre onların peşinde oluyor. benim peşimde hiç erkek olmadı. hep ben birilerinin peşindeydim. haa elde ne var diye sorarsan büyükçe bir '0'. bizim saçaklı mesela hem eski sevgilisi hem yeni sevgilisi artı sayamayacağım kadar erkek hepsi ona valla. kızda ne var bilmiyorum. şeytan tüyü sanırım.. işte ondan benden yok korkuyorlar mı erkekler benden anlamıyorum ki. insan yediğimi düşünüyorlar büyük ihtimalle. yok yok valla yemiyorum insanları gelin oturun kalbimin baş köşesine kaçmayın benden. sizin gibi etten kemikten götten insanım ben de....
bu öcüden etkileniyorum ben ama çocukta tık yok. bakışlarda bütün hikayemiz. geçen cama abanmış resmen sümük gibi yapışmış bana bakarken gördüm. göz göze geliyoruz gelmesine ama ne bi merhaba var ne bi hal hatır sorma. nerdeyse 2 ay olcak başladığımız yerdeyiz. hayır çocuk benden hoşlanmıyor bütün hareketlerini yanlış anlıyorum öyle görmek istediğim için oraya çekiyorum bakışlarını desem bakıyo lan öküz gibi baştan ayağa süzüyo beni az bi kıvırtsam ağzının suyu akar biliyorum. geçen bana bakacak diye duvara tosladı hemde az falan değil baya girdi bende güldüm benim güldüğümü görünce o da güldü. sonra da senin yüzünden oldu dedi. yani bunun altındaki ' sana bakacam diye oldu' mesajını sadece ben mi alıyorum. bide çocuk arkadaş çevresinde konuşkan biri ortamın maskotu gibi. benim yanımda süt dökmüş kedi oluyo konuşamıyo ıkınıyo garip garip triplere giriyor dana yani ben öyle düşünüyorum. ama bugün yüzüme bile bakmadı yemin ediyorum gözünün içine içine baktım ı ıh dönüp de bi kere bakmadı hayvan. hep ben adım atıyorum ona ben günaydın diyorum ben gülümsüyorum bununla da kalmayıp geçen yemek masamıza davet ettim lan hocaları falan göze alıp yaptım bunu. biz yemek yerken arkamızdaki masaya oturacaktı afiyet olsun dedi bende en şirin halimle 'ihihhi bizimle yesene! dedim. daha napiim kucağına mı anlayım eşek değilse anlamıştır ya.
halbuki gelse iki çift lafın belini kırsak yani biliyorum konuşsak etkileyecem çocuğu ama konuşamıyoruz ki.
ondan hoşlandığımı belli etmek için daha ne yapmam gerek valla bilmiyom. gidip söyleyecek göt yok bende sanırım onda da yok. bu işin bi yere varacağı da yok öyle görünüyor. yarın son bak söz veriyorum kendime. yarın iyice dikkat edicem tavırlarına her fırsatta konuşmaya çalışcam gülümseme mi eksik etmicem bide gözlerime 5 saniyeden uzun bakıyo mu ona bakcam. eğer 5 saniyeden fazla bakamıyorsa hoşlanıyormuş. nerden öğrendim bunu? googleda hoşlanan erkek belirtileri diye arattım emin olmak için. o belirtilerin bi kaçı var ama tamamı yok. bi madde de buydu. neymiş efendim hoşlanan erkek 5 saniyeden fazla bakamaz gözlerini çevirirmiş. durumum bu kadar vahim yani şunu yapacak kadar seviyeyi düşürdüm gerisini sen düşün.
yarın da olmazsa daha da uğraşmam valla keserim alakayı ilgiyi o kadar. bu ne lan kıçımı yırttım kaç haftadır yoruldum be yoruyor bu gönül işleri adamı yeter lan.. atarlandım :) neyse sabah ola hayrola!!
sıkıldım sanırım artık yalnızlıktan. tamam bi aralar gayet iyiydi hesap vermeden gezmeler tozlamalar telefonla uğraşmamalar yeni arkadaşlar yeni ortamlar.... ama artık garip hissediyorum ya öksüz gibi. bi de hiç kimseyi etkileyemiyorum ya. yok arkadaş işte bende çekiciliğin 'ç'si bile yok. karşımdaki erkeği etkilemeyi bi kenara bırak, ben odadaki erkek sineği bile etkileyemiyorum. abartmıyorum çok ciddiyim. bazılarında doğuştan bu yetenek var; gülüşleriyle bakışlarıyla avuçlarının içine alıveriyorlar erkekleri. nasıl yapıyorlar bilmiyorum ama sihirliyorlar erkekleri hatta kısa süreli falan da değil yani o adamlar uzuuuunca bi süre onların peşinde oluyor. benim peşimde hiç erkek olmadı. hep ben birilerinin peşindeydim. haa elde ne var diye sorarsan büyükçe bir '0'. bizim saçaklı mesela hem eski sevgilisi hem yeni sevgilisi artı sayamayacağım kadar erkek hepsi ona valla. kızda ne var bilmiyorum. şeytan tüyü sanırım.. işte ondan benden yok korkuyorlar mı erkekler benden anlamıyorum ki. insan yediğimi düşünüyorlar büyük ihtimalle. yok yok valla yemiyorum insanları gelin oturun kalbimin baş köşesine kaçmayın benden. sizin gibi etten kemikten götten insanım ben de....
bu öcüden etkileniyorum ben ama çocukta tık yok. bakışlarda bütün hikayemiz. geçen cama abanmış resmen sümük gibi yapışmış bana bakarken gördüm. göz göze geliyoruz gelmesine ama ne bi merhaba var ne bi hal hatır sorma. nerdeyse 2 ay olcak başladığımız yerdeyiz. hayır çocuk benden hoşlanmıyor bütün hareketlerini yanlış anlıyorum öyle görmek istediğim için oraya çekiyorum bakışlarını desem bakıyo lan öküz gibi baştan ayağa süzüyo beni az bi kıvırtsam ağzının suyu akar biliyorum. geçen bana bakacak diye duvara tosladı hemde az falan değil baya girdi bende güldüm benim güldüğümü görünce o da güldü. sonra da senin yüzünden oldu dedi. yani bunun altındaki ' sana bakacam diye oldu' mesajını sadece ben mi alıyorum. bide çocuk arkadaş çevresinde konuşkan biri ortamın maskotu gibi. benim yanımda süt dökmüş kedi oluyo konuşamıyo ıkınıyo garip garip triplere giriyor dana yani ben öyle düşünüyorum. ama bugün yüzüme bile bakmadı yemin ediyorum gözünün içine içine baktım ı ıh dönüp de bi kere bakmadı hayvan. hep ben adım atıyorum ona ben günaydın diyorum ben gülümsüyorum bununla da kalmayıp geçen yemek masamıza davet ettim lan hocaları falan göze alıp yaptım bunu. biz yemek yerken arkamızdaki masaya oturacaktı afiyet olsun dedi bende en şirin halimle 'ihihhi bizimle yesene! dedim. daha napiim kucağına mı anlayım eşek değilse anlamıştır ya.
halbuki gelse iki çift lafın belini kırsak yani biliyorum konuşsak etkileyecem çocuğu ama konuşamıyoruz ki.
ondan hoşlandığımı belli etmek için daha ne yapmam gerek valla bilmiyom. gidip söyleyecek göt yok bende sanırım onda da yok. bu işin bi yere varacağı da yok öyle görünüyor. yarın son bak söz veriyorum kendime. yarın iyice dikkat edicem tavırlarına her fırsatta konuşmaya çalışcam gülümseme mi eksik etmicem bide gözlerime 5 saniyeden uzun bakıyo mu ona bakcam. eğer 5 saniyeden fazla bakamıyorsa hoşlanıyormuş. nerden öğrendim bunu? googleda hoşlanan erkek belirtileri diye arattım emin olmak için. o belirtilerin bi kaçı var ama tamamı yok. bi madde de buydu. neymiş efendim hoşlanan erkek 5 saniyeden fazla bakamaz gözlerini çevirirmiş. durumum bu kadar vahim yani şunu yapacak kadar seviyeyi düşürdüm gerisini sen düşün.
yarın da olmazsa daha da uğraşmam valla keserim alakayı ilgiyi o kadar. bu ne lan kıçımı yırttım kaç haftadır yoruldum be yoruyor bu gönül işleri adamı yeter lan.. atarlandım :) neyse sabah ola hayrola!!
26 Ekim 2012 Cuma
evlenmek istiyorum!
yaşım henüz daha küçük biliyorum. ama deli gibi evlenmek istiyorum. bi kocam bi ailem olsun istiyorum. anne ve babamın bana az ilgi gösterdiği anlamına gelmiyor bu. sadece kendi yuvam olsun kendi evimde olayım istiyorum. tabi kocamla. kocam da beni çok sevsin istiyorum. dünyadaki başka bir insanın bir diğerini daha fazla sevemeyeceği kadar sevsin. her halimle sevsin beni mesala. yataktan kalktığımdaki halimle sevsin. pis kokan ağzım ve çevresinde kurumuş salyalarım çapaklı gözlerim ve şaftı kaymış saçlarımla sevsin beni. uyandığımda beni izleyen gözleriyle karşılaşayım mesela. o halimle bile dünyanın en güzel karısına sahip olduğunu söylesin bana. hatta öpücük kondursun dudaklarıma. sonra görev dağılımı yapalım o kahvaltıyı hazırlasın ben bulaşıkları yıkayım ama o hep bi bahane bulup mızıkçılık yapsın kahvaltıyı hazırlamak yine bana kalsın. işe beraber gidelim. arabayı ben süreyim radyoda http://fizy.com/#s/1malqr çalsın. o benim sürüşümü eleştirsin beni gıcık etmek için.
akşam eve geldiğimizde yemeksepetinden bi şeyler ısmarlayalım. geniş balkonumuzda yiyelim sonra hava serinlesin içeri gidelim. ben dizine yatayım onun o da bana elma soysun. ben ona bugün işyerinde olanlardan ve çıkışta bi mağazada gördüğüm ayakkabıdan bahsedeyim. o dinlemese bile hıhı evet hayatım desin. elimi hiç bırakmasın kaybolacağımdan korkarmış gibi.
çift olmak istiyorum. beni bi yere çağırdıklarında bi eşime sormam lazım demeyi istiyorum. şu an yanımda olanlar birgün mutlaka gidecekler ve ben o gün
YALNIZ OLMAK İSTEMİYORUM!!
akşam eve geldiğimizde yemeksepetinden bi şeyler ısmarlayalım. geniş balkonumuzda yiyelim sonra hava serinlesin içeri gidelim. ben dizine yatayım onun o da bana elma soysun. ben ona bugün işyerinde olanlardan ve çıkışta bi mağazada gördüğüm ayakkabıdan bahsedeyim. o dinlemese bile hıhı evet hayatım desin. elimi hiç bırakmasın kaybolacağımdan korkarmış gibi.
çift olmak istiyorum. beni bi yere çağırdıklarında bi eşime sormam lazım demeyi istiyorum. şu an yanımda olanlar birgün mutlaka gidecekler ve ben o gün
YALNIZ OLMAK İSTEMİYORUM!!
22 Ekim 2012 Pazartesi
ve bahsi geçen karşılaşma yaşandı
başlıktan da anlaşılacağı gibi eski sevgilimle karşılaştım bugün. şöyle anlatıyım: okuldan çıktık saçaklıyla çarşıya doğru inerken bi kedi yavrusu gördük. allaaaam yok öyle bi tatlılık. geçen gün beni köpek kovaladığı için ilk önce pek ısınamadım hayvana. ne ısınamaması ya korktum düpedüz ama sonradan kanım kaynadı. bırakmak istemedim bi türlü sevip durdum. hayvancağız elimde oyun hamuru gibi şekilden şekile girdi ama onun da hoşuna gidiyor biliyorum hani. mırlıyo falan. sonra dedik ki alalım biz bu kediciki çarşıda kanını doyurup bi parka falan bırakalım. hava da bozuk üşütmesin diye düşündük. ben aldım kediciği kucağıma hoppidi hoppidi gidiyorum. arada da kediyle konuşuyorum hatta ismini öcü koydum :) sonra çarşıya geldik bi su şişesini kestik içine süt koyup doyurduk karnını. tam o sırada gördüm onu. aman yarebbiiim. görmez olaydım. ondan değil kendimden tiksindim lan var mı böyle bi iğrençlik. hadi var diyelim sen niye gidersin de o iğrençlikle 10 ayını geçirirsin?? hakim savcı duysa beni mapusa atar valla. bir ezik bir dışlanmış bir tipsiz anlatamam yaaa. kafası o kadar öne eğikti ki yeri öpecek sandım bi ara. adam resmen kambur ya ben bunu 10 ay nasıl göremedim. gözüm göt deliği değildi yani.
bide işin garibi hiç beklediğim gibi olmadı. ben duygu yoğunluğum maximuma çıkar diye düşünüyordum. ama hissettiğim tek duygu acımaydı. ona karşı onun hayatına karşı yaşadıklarına yaşattıklarıma karşıydı. haline acıdım. şu an kimse benim ona iyi gelmediğimi söyleyemez.tamam çekilmez biriyim, adamı alıp bi odaya kapatmayı düşünecek halde kıskancım, her an kavga çıkaracak derecede huysuzum bencilim de ayrıca. lakin ben her zaman neşeliydim canlıydım onun ruhuna can veriyordum bizi tanıyan herkes böyle düşünüyordu. onun karamsar düşüncelerini kasvetli halini dağıtan tek kişiydim ben. o da benim çok çekti kahrımı ne deyim. hayatına hiç girmemiş olmayı isterdim bunu yalnızca kendim için değil onun için de isterdim. topu topu 5 saniye gördüm onu ve aklımdan trilyonlarca düşünce geçti.fark ettim ki onu hiç özlememişim, hatta onu sevmediğimi bile söyleyebilirim. çünkü o basket gibi değil. basketi gördüğümde heyecenlandığım gibi heyecanlanmadım hatta hiç heyecanlanmadım. hem bizim ilişkimizde sanırım ortada sevgi yoktu. o da başkasına aşıktı bende. mantık ilişkisi diyebiliriz buna. ama yok ya yaşanılanlar da pek mantık çerçevesine sığmıyordu. çocuğu sevmiyordum ama deli gibi kıskanıyordum. belki de insan sevgilisini mutlaka kıskanmalı çevredekiler hep öyle düşüncesinden kaynaklıydı bu. sevgili rolune tam bürünmek için. bilemiyorum.
sonuç itibariyle atlatmışım. hemde baya baya. yalnız onu gördüğüm an içimden geçen bir diğer şey öcü keşke burda olsaydı oldu. 3 gündür görmüyorum özledim heralde. özlemek de değil ya alışkanlık oldu hani öyle sürekli bakışmak gülüşmek falan. hoşlanıyorum ama ortada ciddi bi şey kesinlikle yok.öyle işte.. ım ne diyodum ben ya ha şey gargameli görünce daha çok çekildim öcüye. bu beni korkuttu açıkçası. sanki gargameli unutmak için sırf ona yeni biri olduğunu göstermek için öcüye olan hislerim artmış gibi geldi ve bu o bakışmalara gülüşmelere ihanet ettiğimi hisettirdi bana. gerçi bu doğru değil ben gargameli unutalı çok olmuyo mu ya? artık her gece yatarken ya da her sabah kalktığımda aklıma gelmiyor.onu düşündüğümde içim de bi kıpırtı bi burkulma falan da olmuyor. herneyse ya umarım bi daha görmem onu o da beni görmez..
aklına takıldıysa kedi ne oldu diye? onu da bi pasaja bıraktık dönerciler falan var orda biz et ekmek bişeyler atarız dediler bizde eyvallah abiler dedik.
son olarak onu gördüğümde hava rüzgarlıydı saçlarını düzeltiyordu aklıma cemal süreyyanın şiiri geldi:
" Sesinde ne var biliyor musun?
Ev dağınıklığı var.
İkide bir elini başına götürüp,
Rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun."
bide işin garibi hiç beklediğim gibi olmadı. ben duygu yoğunluğum maximuma çıkar diye düşünüyordum. ama hissettiğim tek duygu acımaydı. ona karşı onun hayatına karşı yaşadıklarına yaşattıklarıma karşıydı. haline acıdım. şu an kimse benim ona iyi gelmediğimi söyleyemez.tamam çekilmez biriyim, adamı alıp bi odaya kapatmayı düşünecek halde kıskancım, her an kavga çıkaracak derecede huysuzum bencilim de ayrıca. lakin ben her zaman neşeliydim canlıydım onun ruhuna can veriyordum bizi tanıyan herkes böyle düşünüyordu. onun karamsar düşüncelerini kasvetli halini dağıtan tek kişiydim ben. o da benim çok çekti kahrımı ne deyim. hayatına hiç girmemiş olmayı isterdim bunu yalnızca kendim için değil onun için de isterdim. topu topu 5 saniye gördüm onu ve aklımdan trilyonlarca düşünce geçti.fark ettim ki onu hiç özlememişim, hatta onu sevmediğimi bile söyleyebilirim. çünkü o basket gibi değil. basketi gördüğümde heyecenlandığım gibi heyecanlanmadım hatta hiç heyecanlanmadım. hem bizim ilişkimizde sanırım ortada sevgi yoktu. o da başkasına aşıktı bende. mantık ilişkisi diyebiliriz buna. ama yok ya yaşanılanlar da pek mantık çerçevesine sığmıyordu. çocuğu sevmiyordum ama deli gibi kıskanıyordum. belki de insan sevgilisini mutlaka kıskanmalı çevredekiler hep öyle düşüncesinden kaynaklıydı bu. sevgili rolune tam bürünmek için. bilemiyorum.
sonuç itibariyle atlatmışım. hemde baya baya. yalnız onu gördüğüm an içimden geçen bir diğer şey öcü keşke burda olsaydı oldu. 3 gündür görmüyorum özledim heralde. özlemek de değil ya alışkanlık oldu hani öyle sürekli bakışmak gülüşmek falan. hoşlanıyorum ama ortada ciddi bi şey kesinlikle yok.öyle işte.. ım ne diyodum ben ya ha şey gargameli görünce daha çok çekildim öcüye. bu beni korkuttu açıkçası. sanki gargameli unutmak için sırf ona yeni biri olduğunu göstermek için öcüye olan hislerim artmış gibi geldi ve bu o bakışmalara gülüşmelere ihanet ettiğimi hisettirdi bana. gerçi bu doğru değil ben gargameli unutalı çok olmuyo mu ya? artık her gece yatarken ya da her sabah kalktığımda aklıma gelmiyor.onu düşündüğümde içim de bi kıpırtı bi burkulma falan da olmuyor. herneyse ya umarım bi daha görmem onu o da beni görmez..
aklına takıldıysa kedi ne oldu diye? onu da bi pasaja bıraktık dönerciler falan var orda biz et ekmek bişeyler atarız dediler bizde eyvallah abiler dedik.
son olarak onu gördüğümde hava rüzgarlıydı saçlarını düzeltiyordu aklıma cemal süreyyanın şiiri geldi:
" Sesinde ne var biliyor musun?
Ev dağınıklığı var.
İkide bir elini başına götürüp,
Rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun."
21 Ekim 2012 Pazar
bazen hayat senin olanlara nasıl tepki vereceğini ölçmek ister
çok yakın bir arkadaşım var. kan bağımız olmadan beni çekebilen tek insan. adı saçaklı olsun. çünkü saçları konusunda baya takıntılı. saçlarının güzel olduğuna inanmadan evden dışarı adımını atmaz. saatlerce uğraştığını bilirim. bu sebeple o hep güzeldir. bende hiç dikkat etmem saçıma. genelde at kuyruğu yaparım. işte bu sebepten de ben bazen kendimi dünyanın en güzel kızı diye adlandırırken bazen de yaratık diye adlandırıyorum. aynaya baktığımda karşımdakinin aynanın içinden çıkıp beni yiyeceğini falan düşünüyorum. özellikle regl günlerimde. neyse şu anki konumuz bu değil.
saçaklı aradı işte beni. şu sıralar hoşlandığım bi çocuk var. bizim okuldan yurtta kalıyor. biz ona kısaca öcü diyoruz isminin ve soyadının baş harflerinden yaptık bu takma adı. bu öcü meselesinde de anlatacağım çok şey var ama bu da şu anki konumuz değil.
açtım telefonu. "sana bişi söylicem" dedi. " ne var lan çabuk söyle" dedim ki o sırada kulağımda kulaklıkla http://www.dailymotion.com/video/xbo24b_candan-ercetin-vay-halime-2009_music dinliyodum bi yandan su böreği yiyodum diğer yandan da YGS mat çözüyodum. aynı anda ne kadar çok iş yapabildiğimi şu an yazınca farkettim varya.. "ya şey ben şeyi gördüm" dedi. "kimi lan öcü yü mü nerde gördün gitmemiş mi daha tüm yurtçular gitti (bayram tatilindeyiz ya hani) ama nolur gitmediğini söölee ya da dur başka bi kızla mı gördün kız kim tanıdık mı güzel mi söyle nerdee gördün oraya geleyim ama gelemem ki tipim berbat saçlar yağlı şaftım kaymış durumda şimdi banyo yapıp hazırlanıp geliim desem en az 2 saatimi alır o zamana onlar mercimeği fırına verirler off. cevap versene lan çıldırtma beni" dedim " gargameli gördüm" dedi. kendisi eski sevgilim olur da.. burnu baya büyük gargamele benziyor da.. "nerde gördün?" "geçen gittiğimiz kafe vardı ya orda. bikaç arkadaşıyla oturuyodu ben önünden geçiyodum mekanın o da beni gördü sonra kafasını çevirdi" dedi. ben sustum zaten geleceğini biliyordum ama karşılaşmamıza ihtimal vermiyodum. benim takıldığım yerlere geliyorsa muhtemelen görcem onu. "benim derse girmem lazım canım sonra konuşuruz tamam mı" dedi kapattı.
dediğim gibi geleceğini biliyordum. ailesi burda yaşıyor. o hatayda üniversitede. biz ayrılalı 6 aya yaklaştı. yazın o burdaydı ben değildim. karşılaşmadık hiç. sadece bi kez sokakta yürürken kahkahasını duydum gibi oldu. onu da halisünasyona bağladım. annesini abisini falan görüyodum zaten sık sık. allahın embesil ailesi. ağzına sıçtığımın delileri. mendebur tipli malözler. velhasıl onu en son geçen sene sömestırda gördüm. ondan 2 veya 3 ay sonrada ayrıldık. yani o ayrıldı. bunu sözle dile getiren ben olmama rağmen o pratikte çoktan benden ayrılmıştı zaten.
boktan bi ilişkimiz vardı.ben ondan önce bizim okuldan birini seviyodum adı basket olsun. okulun basketbol takımındaydı ve her sayısında basket diye bağrıyodu bakışıyoduk ama meğersem bu piç bana değil yanımdaki kızlardan birine bakıyomuş bunlar benden habersiz işi kaynatmış o orospuyla. kızlar tuvaletinde kakamı yapmaya çalışırken duydum çıktıklarını lan böyle bi şey var mı insan olan gelir karşıma söyler. ben orda kakamın derdindeyim "şunu nası çıkartcam yeaa" diye hayatımın gerçeğiyle yüzleştim o an. hüngür hüngür ağladım. kakama mı noldu kaçtı içeri diplere saklandı. olaydan 3 gün sonra anca çıkardım onu.allah ikinizinde belasını versin dedim kıza kapattım konuyu ( ama tam kapatamadım sanırım. şimdi bile çocuğu görünce rüzgarda ordan oraya savrulan çamaşır ipindeki külot gibi alt üst oluyorum ee ne demişler deveyi diken insanı siken... şu an odama gelip bana elini uzatsa "gel" dese yemin ediyorum giderim.) neyse bizim çok ileri zekalı arkadaşlardan bikaçı başka biriyle olursan unutursun dediler. bi deneyim dedim o sıra karşıma bu hıyar çıktı. hıyar demek bile hıyara hakaret etmek olur. ondan hiç olmazsa cacık oluyo. bu çocuk tam bir embriyonik özürlüydü. normal şartlar altında bunu önüme koysalar "insan nesli tükendi çiftleşin" deseler yeminle ıkınıp kendimde pipi çıkarıp kendi kendimi döllerdim. sırf insan nesli götünde ağzı olan bir nesil olmasın diye.
neyse biz bunla çıkmaya başladık. ki bu durumda ona sarılacağıma bi meyce ağacına sarılsam daha karlıydım. en azından meyve verirdi. 10 ay çıktık bununla 3. ayda üniversite gitti zaten bayramda seyranda görüşür olduk. onu sevmedeğimden adım gibi emindim onun da beni sevmediğinden. ama niye hala devam ettim o ilişkiye bilmiyorum bu da benim en büyük mallıklarımdan biriydi.
saçları kulağına kadardı. sıradan kahverengi gözleri kaşları vardı. kocaman bi burnu ve orta boy bi elmanın rahatlıkla sığacağı büyüklükte ağzı vardı. ha bide gözlükleri. hiçbir vasfı yoktu anlayacağın. anlayışsız, saygısız, pinti, çirkin, öküz oğlu öküz, kültürsüz, bilgisiz, iki lafı biraraya getiremeyen kalitesiz bi insandı. benle taban tabana zıttı. romantizmden anladığı ibrahim tatlısesin şarkı sözleriydi. evrimini henüz tamamlayamamış, insanlıktan nasibi almamıştı ve ben onunla sadece egomu tatmin ediyordum. onun bu özelliklerinden yola çıkarak kendimi tartıp muhteşem bi insan olduğumu düşünüyordum.
şimdi o burda. yüzünü görmek sesini duymak bi yana aynı şehrin havasını teneffüs etmekten bile tiksiniyorum. şu ana kadar onu görürsem ne yapacağım konusunda hiç düşünmedim. gerçekten ne yaparım bilmiyorum.o benim herhangi bi köşe başında yada bi yerde yemek yerken görebileceğim biri değildi. düşünmeme gerek yoktu.
onunla konuşacak mıyım? hayır.asla. bi mekanda karşılaşırsak terk ederim orayı. sokakta karşılaşırsak yolumu değiştiririm aynı kaldırımda dahi yürümem.
yalnız şu var ki pişman olmasını isterim ben bu kızı nası kaçırdım elimden allah benim belamı versin desin itler gibi pişman olsun zamanı geriye almak istesin hatta beni görünce yeni bi sevgilisi var mı acaba diye düşünsün. inim inim inlesin gergedan tipli tavuk. dikkat etmem gereken şeyler de var. bir bakımlı ve güzel olmalıyım şu on gün için saçlarım açık olmalı mutlaka. üstüme başıma da bakayım bi zahmet. iki asla yalnız olmamalıyım yanımda mutlaka birileri olmalı "benden sonra yapayalnız kalmış" demesin arada bizim oğlanlardan bikaçını da yanıma alayım da kudursun it. onu görünce o kadar küçümseyici bi bakış atmam lazım ki " götünü kestiğimin takıntılısı bak sen olmadan nasıl mutluyum kendi haline yan ibne bundan sonra benden uzak allaha yakın ol siktir git kütük kafalı" mesajı vermeli. ya benimle konuşursa?? yok ya cesaret edemez kavga ederken pısıp kalan herif mi gelip konuşma cesaretini gösterecek peh peh peh şu dediğime ben bile gülerim haa.
merak ettiğim tek bi şey var. şu an şehrin sokaklarında gezerken gözleriyle beni arayıp " ulan bu kızı görürsem ben ne yapcam nasıl davrancam?" diyo mudur? bunu da sırf egomdan merak ediyorum. yani hala beni görmek için etrafı tarıyorsa gözleri egoma son kıyağını yapmış olur.
yazının ana fikri" egoya sahip çıkalım".. dedeye sahip çıklalım stayla :)
saçaklı aradı işte beni. şu sıralar hoşlandığım bi çocuk var. bizim okuldan yurtta kalıyor. biz ona kısaca öcü diyoruz isminin ve soyadının baş harflerinden yaptık bu takma adı. bu öcü meselesinde de anlatacağım çok şey var ama bu da şu anki konumuz değil.
açtım telefonu. "sana bişi söylicem" dedi. " ne var lan çabuk söyle" dedim ki o sırada kulağımda kulaklıkla http://www.dailymotion.com/video/xbo24b_candan-ercetin-vay-halime-2009_music dinliyodum bi yandan su böreği yiyodum diğer yandan da YGS mat çözüyodum. aynı anda ne kadar çok iş yapabildiğimi şu an yazınca farkettim varya.. "ya şey ben şeyi gördüm" dedi. "kimi lan öcü yü mü nerde gördün gitmemiş mi daha tüm yurtçular gitti (bayram tatilindeyiz ya hani) ama nolur gitmediğini söölee ya da dur başka bi kızla mı gördün kız kim tanıdık mı güzel mi söyle nerdee gördün oraya geleyim ama gelemem ki tipim berbat saçlar yağlı şaftım kaymış durumda şimdi banyo yapıp hazırlanıp geliim desem en az 2 saatimi alır o zamana onlar mercimeği fırına verirler off. cevap versene lan çıldırtma beni" dedim " gargameli gördüm" dedi. kendisi eski sevgilim olur da.. burnu baya büyük gargamele benziyor da.. "nerde gördün?" "geçen gittiğimiz kafe vardı ya orda. bikaç arkadaşıyla oturuyodu ben önünden geçiyodum mekanın o da beni gördü sonra kafasını çevirdi" dedi. ben sustum zaten geleceğini biliyordum ama karşılaşmamıza ihtimal vermiyodum. benim takıldığım yerlere geliyorsa muhtemelen görcem onu. "benim derse girmem lazım canım sonra konuşuruz tamam mı" dedi kapattı.
dediğim gibi geleceğini biliyordum. ailesi burda yaşıyor. o hatayda üniversitede. biz ayrılalı 6 aya yaklaştı. yazın o burdaydı ben değildim. karşılaşmadık hiç. sadece bi kez sokakta yürürken kahkahasını duydum gibi oldu. onu da halisünasyona bağladım. annesini abisini falan görüyodum zaten sık sık. allahın embesil ailesi. ağzına sıçtığımın delileri. mendebur tipli malözler. velhasıl onu en son geçen sene sömestırda gördüm. ondan 2 veya 3 ay sonrada ayrıldık. yani o ayrıldı. bunu sözle dile getiren ben olmama rağmen o pratikte çoktan benden ayrılmıştı zaten.
boktan bi ilişkimiz vardı.ben ondan önce bizim okuldan birini seviyodum adı basket olsun. okulun basketbol takımındaydı ve her sayısında basket diye bağrıyodu bakışıyoduk ama meğersem bu piç bana değil yanımdaki kızlardan birine bakıyomuş bunlar benden habersiz işi kaynatmış o orospuyla. kızlar tuvaletinde kakamı yapmaya çalışırken duydum çıktıklarını lan böyle bi şey var mı insan olan gelir karşıma söyler. ben orda kakamın derdindeyim "şunu nası çıkartcam yeaa" diye hayatımın gerçeğiyle yüzleştim o an. hüngür hüngür ağladım. kakama mı noldu kaçtı içeri diplere saklandı. olaydan 3 gün sonra anca çıkardım onu.allah ikinizinde belasını versin dedim kıza kapattım konuyu ( ama tam kapatamadım sanırım. şimdi bile çocuğu görünce rüzgarda ordan oraya savrulan çamaşır ipindeki külot gibi alt üst oluyorum ee ne demişler deveyi diken insanı siken... şu an odama gelip bana elini uzatsa "gel" dese yemin ediyorum giderim.) neyse bizim çok ileri zekalı arkadaşlardan bikaçı başka biriyle olursan unutursun dediler. bi deneyim dedim o sıra karşıma bu hıyar çıktı. hıyar demek bile hıyara hakaret etmek olur. ondan hiç olmazsa cacık oluyo. bu çocuk tam bir embriyonik özürlüydü. normal şartlar altında bunu önüme koysalar "insan nesli tükendi çiftleşin" deseler yeminle ıkınıp kendimde pipi çıkarıp kendi kendimi döllerdim. sırf insan nesli götünde ağzı olan bir nesil olmasın diye.
neyse biz bunla çıkmaya başladık. ki bu durumda ona sarılacağıma bi meyce ağacına sarılsam daha karlıydım. en azından meyve verirdi. 10 ay çıktık bununla 3. ayda üniversite gitti zaten bayramda seyranda görüşür olduk. onu sevmedeğimden adım gibi emindim onun da beni sevmediğinden. ama niye hala devam ettim o ilişkiye bilmiyorum bu da benim en büyük mallıklarımdan biriydi.
saçları kulağına kadardı. sıradan kahverengi gözleri kaşları vardı. kocaman bi burnu ve orta boy bi elmanın rahatlıkla sığacağı büyüklükte ağzı vardı. ha bide gözlükleri. hiçbir vasfı yoktu anlayacağın. anlayışsız, saygısız, pinti, çirkin, öküz oğlu öküz, kültürsüz, bilgisiz, iki lafı biraraya getiremeyen kalitesiz bi insandı. benle taban tabana zıttı. romantizmden anladığı ibrahim tatlısesin şarkı sözleriydi. evrimini henüz tamamlayamamış, insanlıktan nasibi almamıştı ve ben onunla sadece egomu tatmin ediyordum. onun bu özelliklerinden yola çıkarak kendimi tartıp muhteşem bi insan olduğumu düşünüyordum.
şimdi o burda. yüzünü görmek sesini duymak bi yana aynı şehrin havasını teneffüs etmekten bile tiksiniyorum. şu ana kadar onu görürsem ne yapacağım konusunda hiç düşünmedim. gerçekten ne yaparım bilmiyorum.o benim herhangi bi köşe başında yada bi yerde yemek yerken görebileceğim biri değildi. düşünmeme gerek yoktu.
onunla konuşacak mıyım? hayır.asla. bi mekanda karşılaşırsak terk ederim orayı. sokakta karşılaşırsak yolumu değiştiririm aynı kaldırımda dahi yürümem.
yalnız şu var ki pişman olmasını isterim ben bu kızı nası kaçırdım elimden allah benim belamı versin desin itler gibi pişman olsun zamanı geriye almak istesin hatta beni görünce yeni bi sevgilisi var mı acaba diye düşünsün. inim inim inlesin gergedan tipli tavuk. dikkat etmem gereken şeyler de var. bir bakımlı ve güzel olmalıyım şu on gün için saçlarım açık olmalı mutlaka. üstüme başıma da bakayım bi zahmet. iki asla yalnız olmamalıyım yanımda mutlaka birileri olmalı "benden sonra yapayalnız kalmış" demesin arada bizim oğlanlardan bikaçını da yanıma alayım da kudursun it. onu görünce o kadar küçümseyici bi bakış atmam lazım ki " götünü kestiğimin takıntılısı bak sen olmadan nasıl mutluyum kendi haline yan ibne bundan sonra benden uzak allaha yakın ol siktir git kütük kafalı" mesajı vermeli. ya benimle konuşursa?? yok ya cesaret edemez kavga ederken pısıp kalan herif mi gelip konuşma cesaretini gösterecek peh peh peh şu dediğime ben bile gülerim haa.
merak ettiğim tek bi şey var. şu an şehrin sokaklarında gezerken gözleriyle beni arayıp " ulan bu kızı görürsem ben ne yapcam nasıl davrancam?" diyo mudur? bunu da sırf egomdan merak ediyorum. yani hala beni görmek için etrafı tarıyorsa gözleri egoma son kıyağını yapmış olur.
yazının ana fikri" egoya sahip çıkalım".. dedeye sahip çıklalım stayla :)
19 Ekim 2012 Cuma
Giriş konuşmalarından nefret ederim.
ıı... artık burda yazmaya başladım. neler yazıcam bunu zaman gösterecek. büyük ihtimalle yaşadığım herşeyi yazarım. ki bu yazacak çok şeyim var demek oluyor. her günüm olaylı çünkü. olaylı dediysem de öyle işin içinde mafya falan yok. günlük rutinler arasındaki olaylardan bahsediyorum ben. belki de yaşadıklarım herkesin başına gelen şeyler ama özne ben olunca olaylar değişiyor.mesela bide hiç 'monoton bi hayat yaşıyomm ooff yeaa hayat çok sıkıcı dimi ayseeell?' diyenlerden olmadım. zaten canı sıkılan insanları da bi türlü anlamam ya neyse.
bazen içimde kopan fırtınaları en yakınımdakiler bile duyamıyor. o konuda kimseye hiçbir şeyden bahsetmem duymamaları normal yani. bunun altında yatan sebebin insanlara duyduğum güvensizlik olduğunu düşünüyorum. çocukluğuma inmek lazım... amaaa ben hala çocuğum ya nereye incez???
ımm şey neysehh oldu o zaman. yine yazarım (bunu deyince de nostalji yaşıyorum, sanki biriyle mektuplaşıyormuşum gibi. sanki bi bekleyenim varmış gibi)
bazen içimde kopan fırtınaları en yakınımdakiler bile duyamıyor. o konuda kimseye hiçbir şeyden bahsetmem duymamaları normal yani. bunun altında yatan sebebin insanlara duyduğum güvensizlik olduğunu düşünüyorum. çocukluğuma inmek lazım... amaaa ben hala çocuğum ya nereye incez???
ımm şey neysehh oldu o zaman. yine yazarım (bunu deyince de nostalji yaşıyorum, sanki biriyle mektuplaşıyormuşum gibi. sanki bi bekleyenim varmış gibi)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)