yaşım henüz daha küçük biliyorum. ama deli gibi evlenmek istiyorum. bi kocam bi ailem olsun istiyorum. anne ve babamın bana az ilgi gösterdiği anlamına gelmiyor bu. sadece kendi yuvam olsun kendi evimde olayım istiyorum. tabi kocamla. kocam da beni çok sevsin istiyorum. dünyadaki başka bir insanın bir diğerini daha fazla sevemeyeceği kadar sevsin. her halimle sevsin beni mesala. yataktan kalktığımdaki halimle sevsin. pis kokan ağzım ve çevresinde kurumuş salyalarım çapaklı gözlerim ve şaftı kaymış saçlarımla sevsin beni. uyandığımda beni izleyen gözleriyle karşılaşayım mesela. o halimle bile dünyanın en güzel karısına sahip olduğunu söylesin bana. hatta öpücük kondursun dudaklarıma. sonra görev dağılımı yapalım o kahvaltıyı hazırlasın ben bulaşıkları yıkayım ama o hep bi bahane bulup mızıkçılık yapsın kahvaltıyı hazırlamak yine bana kalsın. işe beraber gidelim. arabayı ben süreyim radyoda http://fizy.com/#s/1malqr çalsın. o benim sürüşümü eleştirsin beni gıcık etmek için.
akşam eve geldiğimizde yemeksepetinden bi şeyler ısmarlayalım. geniş balkonumuzda yiyelim sonra hava serinlesin içeri gidelim. ben dizine yatayım onun o da bana elma soysun. ben ona bugün işyerinde olanlardan ve çıkışta bi mağazada gördüğüm ayakkabıdan bahsedeyim. o dinlemese bile hıhı evet hayatım desin. elimi hiç bırakmasın kaybolacağımdan korkarmış gibi.
çift olmak istiyorum. beni bi yere çağırdıklarında bi eşime sormam lazım demeyi istiyorum. şu an yanımda olanlar birgün mutlaka gidecekler ve ben o gün
YALNIZ OLMAK İSTEMİYORUM!!
26 Ekim 2012 Cuma
22 Ekim 2012 Pazartesi
ve bahsi geçen karşılaşma yaşandı
başlıktan da anlaşılacağı gibi eski sevgilimle karşılaştım bugün. şöyle anlatıyım: okuldan çıktık saçaklıyla çarşıya doğru inerken bi kedi yavrusu gördük. allaaaam yok öyle bi tatlılık. geçen gün beni köpek kovaladığı için ilk önce pek ısınamadım hayvana. ne ısınamaması ya korktum düpedüz ama sonradan kanım kaynadı. bırakmak istemedim bi türlü sevip durdum. hayvancağız elimde oyun hamuru gibi şekilden şekile girdi ama onun da hoşuna gidiyor biliyorum hani. mırlıyo falan. sonra dedik ki alalım biz bu kediciki çarşıda kanını doyurup bi parka falan bırakalım. hava da bozuk üşütmesin diye düşündük. ben aldım kediciği kucağıma hoppidi hoppidi gidiyorum. arada da kediyle konuşuyorum hatta ismini öcü koydum :) sonra çarşıya geldik bi su şişesini kestik içine süt koyup doyurduk karnını. tam o sırada gördüm onu. aman yarebbiiim. görmez olaydım. ondan değil kendimden tiksindim lan var mı böyle bi iğrençlik. hadi var diyelim sen niye gidersin de o iğrençlikle 10 ayını geçirirsin?? hakim savcı duysa beni mapusa atar valla. bir ezik bir dışlanmış bir tipsiz anlatamam yaaa. kafası o kadar öne eğikti ki yeri öpecek sandım bi ara. adam resmen kambur ya ben bunu 10 ay nasıl göremedim. gözüm göt deliği değildi yani.
bide işin garibi hiç beklediğim gibi olmadı. ben duygu yoğunluğum maximuma çıkar diye düşünüyordum. ama hissettiğim tek duygu acımaydı. ona karşı onun hayatına karşı yaşadıklarına yaşattıklarıma karşıydı. haline acıdım. şu an kimse benim ona iyi gelmediğimi söyleyemez.tamam çekilmez biriyim, adamı alıp bi odaya kapatmayı düşünecek halde kıskancım, her an kavga çıkaracak derecede huysuzum bencilim de ayrıca. lakin ben her zaman neşeliydim canlıydım onun ruhuna can veriyordum bizi tanıyan herkes böyle düşünüyordu. onun karamsar düşüncelerini kasvetli halini dağıtan tek kişiydim ben. o da benim çok çekti kahrımı ne deyim. hayatına hiç girmemiş olmayı isterdim bunu yalnızca kendim için değil onun için de isterdim. topu topu 5 saniye gördüm onu ve aklımdan trilyonlarca düşünce geçti.fark ettim ki onu hiç özlememişim, hatta onu sevmediğimi bile söyleyebilirim. çünkü o basket gibi değil. basketi gördüğümde heyecenlandığım gibi heyecanlanmadım hatta hiç heyecanlanmadım. hem bizim ilişkimizde sanırım ortada sevgi yoktu. o da başkasına aşıktı bende. mantık ilişkisi diyebiliriz buna. ama yok ya yaşanılanlar da pek mantık çerçevesine sığmıyordu. çocuğu sevmiyordum ama deli gibi kıskanıyordum. belki de insan sevgilisini mutlaka kıskanmalı çevredekiler hep öyle düşüncesinden kaynaklıydı bu. sevgili rolune tam bürünmek için. bilemiyorum.
sonuç itibariyle atlatmışım. hemde baya baya. yalnız onu gördüğüm an içimden geçen bir diğer şey öcü keşke burda olsaydı oldu. 3 gündür görmüyorum özledim heralde. özlemek de değil ya alışkanlık oldu hani öyle sürekli bakışmak gülüşmek falan. hoşlanıyorum ama ortada ciddi bi şey kesinlikle yok.öyle işte.. ım ne diyodum ben ya ha şey gargameli görünce daha çok çekildim öcüye. bu beni korkuttu açıkçası. sanki gargameli unutmak için sırf ona yeni biri olduğunu göstermek için öcüye olan hislerim artmış gibi geldi ve bu o bakışmalara gülüşmelere ihanet ettiğimi hisettirdi bana. gerçi bu doğru değil ben gargameli unutalı çok olmuyo mu ya? artık her gece yatarken ya da her sabah kalktığımda aklıma gelmiyor.onu düşündüğümde içim de bi kıpırtı bi burkulma falan da olmuyor. herneyse ya umarım bi daha görmem onu o da beni görmez..
aklına takıldıysa kedi ne oldu diye? onu da bi pasaja bıraktık dönerciler falan var orda biz et ekmek bişeyler atarız dediler bizde eyvallah abiler dedik.
son olarak onu gördüğümde hava rüzgarlıydı saçlarını düzeltiyordu aklıma cemal süreyyanın şiiri geldi:
" Sesinde ne var biliyor musun?
Ev dağınıklığı var.
İkide bir elini başına götürüp,
Rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun."
bide işin garibi hiç beklediğim gibi olmadı. ben duygu yoğunluğum maximuma çıkar diye düşünüyordum. ama hissettiğim tek duygu acımaydı. ona karşı onun hayatına karşı yaşadıklarına yaşattıklarıma karşıydı. haline acıdım. şu an kimse benim ona iyi gelmediğimi söyleyemez.tamam çekilmez biriyim, adamı alıp bi odaya kapatmayı düşünecek halde kıskancım, her an kavga çıkaracak derecede huysuzum bencilim de ayrıca. lakin ben her zaman neşeliydim canlıydım onun ruhuna can veriyordum bizi tanıyan herkes böyle düşünüyordu. onun karamsar düşüncelerini kasvetli halini dağıtan tek kişiydim ben. o da benim çok çekti kahrımı ne deyim. hayatına hiç girmemiş olmayı isterdim bunu yalnızca kendim için değil onun için de isterdim. topu topu 5 saniye gördüm onu ve aklımdan trilyonlarca düşünce geçti.fark ettim ki onu hiç özlememişim, hatta onu sevmediğimi bile söyleyebilirim. çünkü o basket gibi değil. basketi gördüğümde heyecenlandığım gibi heyecanlanmadım hatta hiç heyecanlanmadım. hem bizim ilişkimizde sanırım ortada sevgi yoktu. o da başkasına aşıktı bende. mantık ilişkisi diyebiliriz buna. ama yok ya yaşanılanlar da pek mantık çerçevesine sığmıyordu. çocuğu sevmiyordum ama deli gibi kıskanıyordum. belki de insan sevgilisini mutlaka kıskanmalı çevredekiler hep öyle düşüncesinden kaynaklıydı bu. sevgili rolune tam bürünmek için. bilemiyorum.
sonuç itibariyle atlatmışım. hemde baya baya. yalnız onu gördüğüm an içimden geçen bir diğer şey öcü keşke burda olsaydı oldu. 3 gündür görmüyorum özledim heralde. özlemek de değil ya alışkanlık oldu hani öyle sürekli bakışmak gülüşmek falan. hoşlanıyorum ama ortada ciddi bi şey kesinlikle yok.öyle işte.. ım ne diyodum ben ya ha şey gargameli görünce daha çok çekildim öcüye. bu beni korkuttu açıkçası. sanki gargameli unutmak için sırf ona yeni biri olduğunu göstermek için öcüye olan hislerim artmış gibi geldi ve bu o bakışmalara gülüşmelere ihanet ettiğimi hisettirdi bana. gerçi bu doğru değil ben gargameli unutalı çok olmuyo mu ya? artık her gece yatarken ya da her sabah kalktığımda aklıma gelmiyor.onu düşündüğümde içim de bi kıpırtı bi burkulma falan da olmuyor. herneyse ya umarım bi daha görmem onu o da beni görmez..
aklına takıldıysa kedi ne oldu diye? onu da bi pasaja bıraktık dönerciler falan var orda biz et ekmek bişeyler atarız dediler bizde eyvallah abiler dedik.
son olarak onu gördüğümde hava rüzgarlıydı saçlarını düzeltiyordu aklıma cemal süreyyanın şiiri geldi:
" Sesinde ne var biliyor musun?
Ev dağınıklığı var.
İkide bir elini başına götürüp,
Rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun."
21 Ekim 2012 Pazar
bazen hayat senin olanlara nasıl tepki vereceğini ölçmek ister
çok yakın bir arkadaşım var. kan bağımız olmadan beni çekebilen tek insan. adı saçaklı olsun. çünkü saçları konusunda baya takıntılı. saçlarının güzel olduğuna inanmadan evden dışarı adımını atmaz. saatlerce uğraştığını bilirim. bu sebeple o hep güzeldir. bende hiç dikkat etmem saçıma. genelde at kuyruğu yaparım. işte bu sebepten de ben bazen kendimi dünyanın en güzel kızı diye adlandırırken bazen de yaratık diye adlandırıyorum. aynaya baktığımda karşımdakinin aynanın içinden çıkıp beni yiyeceğini falan düşünüyorum. özellikle regl günlerimde. neyse şu anki konumuz bu değil.
saçaklı aradı işte beni. şu sıralar hoşlandığım bi çocuk var. bizim okuldan yurtta kalıyor. biz ona kısaca öcü diyoruz isminin ve soyadının baş harflerinden yaptık bu takma adı. bu öcü meselesinde de anlatacağım çok şey var ama bu da şu anki konumuz değil.
açtım telefonu. "sana bişi söylicem" dedi. " ne var lan çabuk söyle" dedim ki o sırada kulağımda kulaklıkla http://www.dailymotion.com/video/xbo24b_candan-ercetin-vay-halime-2009_music dinliyodum bi yandan su böreği yiyodum diğer yandan da YGS mat çözüyodum. aynı anda ne kadar çok iş yapabildiğimi şu an yazınca farkettim varya.. "ya şey ben şeyi gördüm" dedi. "kimi lan öcü yü mü nerde gördün gitmemiş mi daha tüm yurtçular gitti (bayram tatilindeyiz ya hani) ama nolur gitmediğini söölee ya da dur başka bi kızla mı gördün kız kim tanıdık mı güzel mi söyle nerdee gördün oraya geleyim ama gelemem ki tipim berbat saçlar yağlı şaftım kaymış durumda şimdi banyo yapıp hazırlanıp geliim desem en az 2 saatimi alır o zamana onlar mercimeği fırına verirler off. cevap versene lan çıldırtma beni" dedim " gargameli gördüm" dedi. kendisi eski sevgilim olur da.. burnu baya büyük gargamele benziyor da.. "nerde gördün?" "geçen gittiğimiz kafe vardı ya orda. bikaç arkadaşıyla oturuyodu ben önünden geçiyodum mekanın o da beni gördü sonra kafasını çevirdi" dedi. ben sustum zaten geleceğini biliyordum ama karşılaşmamıza ihtimal vermiyodum. benim takıldığım yerlere geliyorsa muhtemelen görcem onu. "benim derse girmem lazım canım sonra konuşuruz tamam mı" dedi kapattı.
dediğim gibi geleceğini biliyordum. ailesi burda yaşıyor. o hatayda üniversitede. biz ayrılalı 6 aya yaklaştı. yazın o burdaydı ben değildim. karşılaşmadık hiç. sadece bi kez sokakta yürürken kahkahasını duydum gibi oldu. onu da halisünasyona bağladım. annesini abisini falan görüyodum zaten sık sık. allahın embesil ailesi. ağzına sıçtığımın delileri. mendebur tipli malözler. velhasıl onu en son geçen sene sömestırda gördüm. ondan 2 veya 3 ay sonrada ayrıldık. yani o ayrıldı. bunu sözle dile getiren ben olmama rağmen o pratikte çoktan benden ayrılmıştı zaten.
boktan bi ilişkimiz vardı.ben ondan önce bizim okuldan birini seviyodum adı basket olsun. okulun basketbol takımındaydı ve her sayısında basket diye bağrıyodu bakışıyoduk ama meğersem bu piç bana değil yanımdaki kızlardan birine bakıyomuş bunlar benden habersiz işi kaynatmış o orospuyla. kızlar tuvaletinde kakamı yapmaya çalışırken duydum çıktıklarını lan böyle bi şey var mı insan olan gelir karşıma söyler. ben orda kakamın derdindeyim "şunu nası çıkartcam yeaa" diye hayatımın gerçeğiyle yüzleştim o an. hüngür hüngür ağladım. kakama mı noldu kaçtı içeri diplere saklandı. olaydan 3 gün sonra anca çıkardım onu.allah ikinizinde belasını versin dedim kıza kapattım konuyu ( ama tam kapatamadım sanırım. şimdi bile çocuğu görünce rüzgarda ordan oraya savrulan çamaşır ipindeki külot gibi alt üst oluyorum ee ne demişler deveyi diken insanı siken... şu an odama gelip bana elini uzatsa "gel" dese yemin ediyorum giderim.) neyse bizim çok ileri zekalı arkadaşlardan bikaçı başka biriyle olursan unutursun dediler. bi deneyim dedim o sıra karşıma bu hıyar çıktı. hıyar demek bile hıyara hakaret etmek olur. ondan hiç olmazsa cacık oluyo. bu çocuk tam bir embriyonik özürlüydü. normal şartlar altında bunu önüme koysalar "insan nesli tükendi çiftleşin" deseler yeminle ıkınıp kendimde pipi çıkarıp kendi kendimi döllerdim. sırf insan nesli götünde ağzı olan bir nesil olmasın diye.
neyse biz bunla çıkmaya başladık. ki bu durumda ona sarılacağıma bi meyce ağacına sarılsam daha karlıydım. en azından meyve verirdi. 10 ay çıktık bununla 3. ayda üniversite gitti zaten bayramda seyranda görüşür olduk. onu sevmedeğimden adım gibi emindim onun da beni sevmediğinden. ama niye hala devam ettim o ilişkiye bilmiyorum bu da benim en büyük mallıklarımdan biriydi.
saçları kulağına kadardı. sıradan kahverengi gözleri kaşları vardı. kocaman bi burnu ve orta boy bi elmanın rahatlıkla sığacağı büyüklükte ağzı vardı. ha bide gözlükleri. hiçbir vasfı yoktu anlayacağın. anlayışsız, saygısız, pinti, çirkin, öküz oğlu öküz, kültürsüz, bilgisiz, iki lafı biraraya getiremeyen kalitesiz bi insandı. benle taban tabana zıttı. romantizmden anladığı ibrahim tatlısesin şarkı sözleriydi. evrimini henüz tamamlayamamış, insanlıktan nasibi almamıştı ve ben onunla sadece egomu tatmin ediyordum. onun bu özelliklerinden yola çıkarak kendimi tartıp muhteşem bi insan olduğumu düşünüyordum.
şimdi o burda. yüzünü görmek sesini duymak bi yana aynı şehrin havasını teneffüs etmekten bile tiksiniyorum. şu ana kadar onu görürsem ne yapacağım konusunda hiç düşünmedim. gerçekten ne yaparım bilmiyorum.o benim herhangi bi köşe başında yada bi yerde yemek yerken görebileceğim biri değildi. düşünmeme gerek yoktu.
onunla konuşacak mıyım? hayır.asla. bi mekanda karşılaşırsak terk ederim orayı. sokakta karşılaşırsak yolumu değiştiririm aynı kaldırımda dahi yürümem.
yalnız şu var ki pişman olmasını isterim ben bu kızı nası kaçırdım elimden allah benim belamı versin desin itler gibi pişman olsun zamanı geriye almak istesin hatta beni görünce yeni bi sevgilisi var mı acaba diye düşünsün. inim inim inlesin gergedan tipli tavuk. dikkat etmem gereken şeyler de var. bir bakımlı ve güzel olmalıyım şu on gün için saçlarım açık olmalı mutlaka. üstüme başıma da bakayım bi zahmet. iki asla yalnız olmamalıyım yanımda mutlaka birileri olmalı "benden sonra yapayalnız kalmış" demesin arada bizim oğlanlardan bikaçını da yanıma alayım da kudursun it. onu görünce o kadar küçümseyici bi bakış atmam lazım ki " götünü kestiğimin takıntılısı bak sen olmadan nasıl mutluyum kendi haline yan ibne bundan sonra benden uzak allaha yakın ol siktir git kütük kafalı" mesajı vermeli. ya benimle konuşursa?? yok ya cesaret edemez kavga ederken pısıp kalan herif mi gelip konuşma cesaretini gösterecek peh peh peh şu dediğime ben bile gülerim haa.
merak ettiğim tek bi şey var. şu an şehrin sokaklarında gezerken gözleriyle beni arayıp " ulan bu kızı görürsem ben ne yapcam nasıl davrancam?" diyo mudur? bunu da sırf egomdan merak ediyorum. yani hala beni görmek için etrafı tarıyorsa gözleri egoma son kıyağını yapmış olur.
yazının ana fikri" egoya sahip çıkalım".. dedeye sahip çıklalım stayla :)
saçaklı aradı işte beni. şu sıralar hoşlandığım bi çocuk var. bizim okuldan yurtta kalıyor. biz ona kısaca öcü diyoruz isminin ve soyadının baş harflerinden yaptık bu takma adı. bu öcü meselesinde de anlatacağım çok şey var ama bu da şu anki konumuz değil.
açtım telefonu. "sana bişi söylicem" dedi. " ne var lan çabuk söyle" dedim ki o sırada kulağımda kulaklıkla http://www.dailymotion.com/video/xbo24b_candan-ercetin-vay-halime-2009_music dinliyodum bi yandan su böreği yiyodum diğer yandan da YGS mat çözüyodum. aynı anda ne kadar çok iş yapabildiğimi şu an yazınca farkettim varya.. "ya şey ben şeyi gördüm" dedi. "kimi lan öcü yü mü nerde gördün gitmemiş mi daha tüm yurtçular gitti (bayram tatilindeyiz ya hani) ama nolur gitmediğini söölee ya da dur başka bi kızla mı gördün kız kim tanıdık mı güzel mi söyle nerdee gördün oraya geleyim ama gelemem ki tipim berbat saçlar yağlı şaftım kaymış durumda şimdi banyo yapıp hazırlanıp geliim desem en az 2 saatimi alır o zamana onlar mercimeği fırına verirler off. cevap versene lan çıldırtma beni" dedim " gargameli gördüm" dedi. kendisi eski sevgilim olur da.. burnu baya büyük gargamele benziyor da.. "nerde gördün?" "geçen gittiğimiz kafe vardı ya orda. bikaç arkadaşıyla oturuyodu ben önünden geçiyodum mekanın o da beni gördü sonra kafasını çevirdi" dedi. ben sustum zaten geleceğini biliyordum ama karşılaşmamıza ihtimal vermiyodum. benim takıldığım yerlere geliyorsa muhtemelen görcem onu. "benim derse girmem lazım canım sonra konuşuruz tamam mı" dedi kapattı.
dediğim gibi geleceğini biliyordum. ailesi burda yaşıyor. o hatayda üniversitede. biz ayrılalı 6 aya yaklaştı. yazın o burdaydı ben değildim. karşılaşmadık hiç. sadece bi kez sokakta yürürken kahkahasını duydum gibi oldu. onu da halisünasyona bağladım. annesini abisini falan görüyodum zaten sık sık. allahın embesil ailesi. ağzına sıçtığımın delileri. mendebur tipli malözler. velhasıl onu en son geçen sene sömestırda gördüm. ondan 2 veya 3 ay sonrada ayrıldık. yani o ayrıldı. bunu sözle dile getiren ben olmama rağmen o pratikte çoktan benden ayrılmıştı zaten.
boktan bi ilişkimiz vardı.ben ondan önce bizim okuldan birini seviyodum adı basket olsun. okulun basketbol takımındaydı ve her sayısında basket diye bağrıyodu bakışıyoduk ama meğersem bu piç bana değil yanımdaki kızlardan birine bakıyomuş bunlar benden habersiz işi kaynatmış o orospuyla. kızlar tuvaletinde kakamı yapmaya çalışırken duydum çıktıklarını lan böyle bi şey var mı insan olan gelir karşıma söyler. ben orda kakamın derdindeyim "şunu nası çıkartcam yeaa" diye hayatımın gerçeğiyle yüzleştim o an. hüngür hüngür ağladım. kakama mı noldu kaçtı içeri diplere saklandı. olaydan 3 gün sonra anca çıkardım onu.allah ikinizinde belasını versin dedim kıza kapattım konuyu ( ama tam kapatamadım sanırım. şimdi bile çocuğu görünce rüzgarda ordan oraya savrulan çamaşır ipindeki külot gibi alt üst oluyorum ee ne demişler deveyi diken insanı siken... şu an odama gelip bana elini uzatsa "gel" dese yemin ediyorum giderim.) neyse bizim çok ileri zekalı arkadaşlardan bikaçı başka biriyle olursan unutursun dediler. bi deneyim dedim o sıra karşıma bu hıyar çıktı. hıyar demek bile hıyara hakaret etmek olur. ondan hiç olmazsa cacık oluyo. bu çocuk tam bir embriyonik özürlüydü. normal şartlar altında bunu önüme koysalar "insan nesli tükendi çiftleşin" deseler yeminle ıkınıp kendimde pipi çıkarıp kendi kendimi döllerdim. sırf insan nesli götünde ağzı olan bir nesil olmasın diye.
neyse biz bunla çıkmaya başladık. ki bu durumda ona sarılacağıma bi meyce ağacına sarılsam daha karlıydım. en azından meyve verirdi. 10 ay çıktık bununla 3. ayda üniversite gitti zaten bayramda seyranda görüşür olduk. onu sevmedeğimden adım gibi emindim onun da beni sevmediğinden. ama niye hala devam ettim o ilişkiye bilmiyorum bu da benim en büyük mallıklarımdan biriydi.
saçları kulağına kadardı. sıradan kahverengi gözleri kaşları vardı. kocaman bi burnu ve orta boy bi elmanın rahatlıkla sığacağı büyüklükte ağzı vardı. ha bide gözlükleri. hiçbir vasfı yoktu anlayacağın. anlayışsız, saygısız, pinti, çirkin, öküz oğlu öküz, kültürsüz, bilgisiz, iki lafı biraraya getiremeyen kalitesiz bi insandı. benle taban tabana zıttı. romantizmden anladığı ibrahim tatlısesin şarkı sözleriydi. evrimini henüz tamamlayamamış, insanlıktan nasibi almamıştı ve ben onunla sadece egomu tatmin ediyordum. onun bu özelliklerinden yola çıkarak kendimi tartıp muhteşem bi insan olduğumu düşünüyordum.
şimdi o burda. yüzünü görmek sesini duymak bi yana aynı şehrin havasını teneffüs etmekten bile tiksiniyorum. şu ana kadar onu görürsem ne yapacağım konusunda hiç düşünmedim. gerçekten ne yaparım bilmiyorum.o benim herhangi bi köşe başında yada bi yerde yemek yerken görebileceğim biri değildi. düşünmeme gerek yoktu.
onunla konuşacak mıyım? hayır.asla. bi mekanda karşılaşırsak terk ederim orayı. sokakta karşılaşırsak yolumu değiştiririm aynı kaldırımda dahi yürümem.
yalnız şu var ki pişman olmasını isterim ben bu kızı nası kaçırdım elimden allah benim belamı versin desin itler gibi pişman olsun zamanı geriye almak istesin hatta beni görünce yeni bi sevgilisi var mı acaba diye düşünsün. inim inim inlesin gergedan tipli tavuk. dikkat etmem gereken şeyler de var. bir bakımlı ve güzel olmalıyım şu on gün için saçlarım açık olmalı mutlaka. üstüme başıma da bakayım bi zahmet. iki asla yalnız olmamalıyım yanımda mutlaka birileri olmalı "benden sonra yapayalnız kalmış" demesin arada bizim oğlanlardan bikaçını da yanıma alayım da kudursun it. onu görünce o kadar küçümseyici bi bakış atmam lazım ki " götünü kestiğimin takıntılısı bak sen olmadan nasıl mutluyum kendi haline yan ibne bundan sonra benden uzak allaha yakın ol siktir git kütük kafalı" mesajı vermeli. ya benimle konuşursa?? yok ya cesaret edemez kavga ederken pısıp kalan herif mi gelip konuşma cesaretini gösterecek peh peh peh şu dediğime ben bile gülerim haa.
merak ettiğim tek bi şey var. şu an şehrin sokaklarında gezerken gözleriyle beni arayıp " ulan bu kızı görürsem ben ne yapcam nasıl davrancam?" diyo mudur? bunu da sırf egomdan merak ediyorum. yani hala beni görmek için etrafı tarıyorsa gözleri egoma son kıyağını yapmış olur.
yazının ana fikri" egoya sahip çıkalım".. dedeye sahip çıklalım stayla :)
19 Ekim 2012 Cuma
Giriş konuşmalarından nefret ederim.
ıı... artık burda yazmaya başladım. neler yazıcam bunu zaman gösterecek. büyük ihtimalle yaşadığım herşeyi yazarım. ki bu yazacak çok şeyim var demek oluyor. her günüm olaylı çünkü. olaylı dediysem de öyle işin içinde mafya falan yok. günlük rutinler arasındaki olaylardan bahsediyorum ben. belki de yaşadıklarım herkesin başına gelen şeyler ama özne ben olunca olaylar değişiyor.mesela bide hiç 'monoton bi hayat yaşıyomm ooff yeaa hayat çok sıkıcı dimi ayseeell?' diyenlerden olmadım. zaten canı sıkılan insanları da bi türlü anlamam ya neyse.
bazen içimde kopan fırtınaları en yakınımdakiler bile duyamıyor. o konuda kimseye hiçbir şeyden bahsetmem duymamaları normal yani. bunun altında yatan sebebin insanlara duyduğum güvensizlik olduğunu düşünüyorum. çocukluğuma inmek lazım... amaaa ben hala çocuğum ya nereye incez???
ımm şey neysehh oldu o zaman. yine yazarım (bunu deyince de nostalji yaşıyorum, sanki biriyle mektuplaşıyormuşum gibi. sanki bi bekleyenim varmış gibi)
bazen içimde kopan fırtınaları en yakınımdakiler bile duyamıyor. o konuda kimseye hiçbir şeyden bahsetmem duymamaları normal yani. bunun altında yatan sebebin insanlara duyduğum güvensizlik olduğunu düşünüyorum. çocukluğuma inmek lazım... amaaa ben hala çocuğum ya nereye incez???
ımm şey neysehh oldu o zaman. yine yazarım (bunu deyince de nostalji yaşıyorum, sanki biriyle mektuplaşıyormuşum gibi. sanki bi bekleyenim varmış gibi)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)